Onun sesi, kokusu, gülüşü, varlığı, onun yaşamı, onun her şeyi bana huzur veriyordu. Hemde delicesine. Yiğit yanımdayken düşünemiyordum, hareket edemiyor, doğru dürüst konuşamıyordum. Hiçbir şey yapamıyordum. Bir şey dışında. Tek bir şey.
O benim yanımdayken sadece delicesine hissediyordum. Yirmi senedir hiç hissetmediğim kadar çok. Fazla, o kadar yoğun bir duygu seline kapılıyordum ki, bana zarar vereceğini bile bile, kendimi bırakıyordum.
O varken, hiç düşünmeden hırçın sulara kendimi bırakabilirdim. Yapardım, binlerce kez, defalarca. Sadece o hırçın suların beni ona götürmesi yeterliydi. Onun benim yanımda olması önemliydi.
Huzur onun kollarındaydı, yanındaydı. Gülüşünde, nefesindeydi. Kalp atışlarındaydı.
Düzenli atan kalbi, bana bu dünyada hiçbir şeyin veremeyeceği kadar çok huzur veriyordu.
"Rüya mı bu? Yoksa o ilaçlar yüzünden kafam mı güzel?" diye mırıldandım. Bir yandan da içimdeki tüm inançla olan her şeyin gerçek olması için dua ediyordum.
Bana evlenme teklif etmişti, şu an üç romanda kucağımda ona sarılmış bir halde oturuyordum. Onun kalp atışlarını dinliyordum ve zaman geçtikçe her şeyin hayatımda gördüğüm en güzel rüya olmasından korkuyordum.
"Hayır," dedi sadece bende bu yanıt üzerine hiçbir şey demedim gözlerimi kapattım.
Sanki dünya da sadece o vardı. Benim dünyam sadece ona aitti. Aynı kalbim gibi.
Zihnim gibi. Ruhum gibi.
O benim ruhumdu.
"İyi misin?" diye sordu, sesi kulaklarıma ulaşır ulaşmaz otomatik olarak gülümsedim.
O varken hep iyiydim ve her zaman iyi olacaktım.
Sadece kafamı sallamakla yetindim.
"Kaşlarımı çattım ve onun kolları arasından sıyrıldım. Elimdeki romanlara sarılarak ona bakmaya başladım. O da bakışlarıma karşılık verdi.
"Bu kitaplar benim," dedim kendimden emin bir ses tonuyla. Yüzünde hafif bir gülümseme belirmeye başladı.
Konuşmaya devam ettim.
"Ve sende benimsin. Hiçbir kadınla konuşmanı istemiyorum, mümkünse dişi olan hiç kimseyle. Benden başka kimseye gülme, ben yokken gülümseme." Dedim çok ciddi bir ses tonuyla konuşsam da içimden kahkahalar atıyordum.
Ama o tabi ki de koca bir kahkaha patlattı. Onun öyle kahkaha atması ise benim tüm dünyamı aydınlattı.
Bende kendimi tutmayıp gülümsemeye başladım.
"Bana birini hatırlattı," dedi yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan.
"Bana da. Hem de çok tanıdık biri," dedim onunla dalga geçerek.
"Peki şimdi ne olacak?" diye sordum yavaşça. Çekinerek.
Çünkü kolay biri değildim, her anlamda.
"Evleneceğiz," dedi sadece, kendinden hiç olmadığı kadar emin görünüyordu.
"Peki sonra?" diye sordum.
"Ne önemi var? Evleneceğiz ve mutlu olacağız. Beş sene, on sene sonrasını düşünmeyeceğim. Çünkü senin, benim yanımda olduğun her an ben cennetteyim. Seninle geçen her dakika sonsuzluk. Her bir an mutluluk. Evleneceğiz ve çok mutlu olacağız, tek bildiğim bu. Seni asla ama asla incitmeyeceğim. İncitmelerine izin vermeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...