38-Kurşun

97 9 4
                                    

Bulunduğum noktadan birkaç metre ötede, lambaların olduğu tarafta babam olacak o herif, elinde bir silah, tabi ki ucu bana doğrultulmuştu, duruyordu.

O adamı gördüğüm an kendim için değilde Yiğit için telaşlandım. Neredeydi?

"Yiğit nerede?" dedim sesim tüm evde yankılandı. Yiğit için duyduğum endişe herkesten, her şeyden öndeydi.

"Şirketlerinde ufak bir yangın çıktı, maalesef," dedi şerefsiz bir gülümsemeyle.

"O, burada değil yani?" dedim şapşal bir ifadeyle. Yiğit'in güvende olduğu gerçeği üzerimden tonlarca yükün kalkmasına sebep olmuştu.

"Oradan bakınca aptal gibi mi duruyorum? O'nu tabi ki evden uzaklaştırdım. İkimiz bu gece hesaplaşacağız, daha doğrusu ben intikamımı alacağım," dedi, hala silahı tutuyordu namlunun ucundaki de bendim. Ve beni, kendi öz kızını gözünü bile kırpmadan öldüreceğini biliyordum.

İçim birden ürperdi, idrak ettiğim yeni bir gerçek vardı. Elimde olsaydı, bende o'nu öldürürdüm.

Dikkatimi tekrar o'na odakladım ve alaycı bir biçimde konuştum.

"Evet, buradan bakınca cidden aptal gibi duruyorsun!" dedim. Yüksek sesle konuşuyordum ama bunu neden yaptığımı bilmiyordum. İçimdeki beni huzursuz eden sesleri susturmak içindi belki de.

Benim sözlerimin ardından yüksek bir kahkaha patlattı, ondan ve kahkahasından nefret ediyordum.

"Sen olmasaydın, en başından beri, sen olmasaydın her şey daha güzel olabilirdi, benim lanetli kızım!" dedi sesi soğuk , buz gibiydi ama ürpermedim. Yavaşça bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

"Başlarda sana katılıyordum biliyor musun? Her şeyin benim suçum olduğuna, ben olmasam sizin daha mutlu olabileceğinize. Ama sonra, büyüdükçe senin ne pislik bir adam olduğunu daha iyi anladım. Benim varlığım ya da bir başkasının varlığı değildi sorun. Sorun sendin! Her zaman da öyle olmuştu. Benim sırtımı yaslayabileceğim, güvenebileceğim bir babam yoktu. Beni hiçbir zaman umursamadığını biliyorum, ama abim? Abim seni gerçekten de seviyordu ve senin sevgine ihtiyacı vardı! Sen onun seni sevdiğini bile bile ne yaptın biliyor musun? Evden, ondan daha çok uzaklaştın. Çünkü sen, sevmeyi, bilmiyorsun! Kendinden başka hiç kimseyi de sevemezsin! O yüzden beni kötülükle suçlama, çünkü sen şeytanın ta kendisiyken, ben senin yakınına bile yaklaşamam!"

"Her şeyi bildiğini sanan küçük ukala ve gerizekalının tekisin!" diye bağırdı ve silahı ateşledi. O yüksek ses tüm evde yankılandığında, dışarıdaki komşularında duyduğunu biliyordum. Vücudumda, bir acı hissetmeyi beklerken gözlerimi yavaşça açtım. Kurşun bana isabet etmemişti. Arkamı dönüp baktığımda, bir metre kadar ileride, benim bulunduğum hizada bir kurşun deliği vardı. Kalp atışlarım hızlandı. Ölümle dip dibe olduğum anlardan biride bu olacaktı anlaşılan.

"Anneni de seni de hiç sevmedim! O gerizekalı abini de! Tek istediğim, oğlumdu, Hakan'ımdı, ama onu da sen elimden aldın! Bana şeytan diyorsun ama sende katilsin!" silahı bana doğru tehdit eder biçimde sallıyordu, korkmuyordum, ondan korkmayalı çok uzun zaman oluyordu.

"Sen kendi çocuklarını öldürmeye alışıksın," dedim buz gibi bir sesle. Daha çok sinirlendiğini fark ettim, silahı sallamayı bıraktı ve namlu tekrar bana doğru çevrildi.

"Ha bir eksik, ha bir fazla, aralarında en çok ölmeyi hak eden de sendin zaten," dedi ve ben gözlerimi kapattım, bir saniye sonra da silah sesi tekrar yankılandı.

BİTİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin