Bunlar ne söylüyordu böyle? Amaçları neydi? Neler dönüyordu? Kafam çok karışmıştı. Ne yapmam, ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Çok kötü bir durumdu bu. Duyabiliyordum, algılayabiliyordum, hissedebiliyordum ama tepki veremiyordum. Berbat bir durumdu. Olduğum yerde öylece duruyordum arkamda düğün gürültüleri, insanların kalabalığı, konuşmaları. Önümde ise Semih ile Burak'ın entrikaları. Beni görmemeleri büyük şanstı. Onların mutfak kapısının önünde böyle konuşmaları ve benim sırf gürültüden uzaklaşmak için mutfak kapısına doğru ilerlemem büyük şans.
Şans denebilirse tabi.
Kendimi toparlamalıydım. En azından birkaç dakika, eve girene kadar kimse yüz ifademden bir şey anlamamalıydı. Arkamı döndüm, düğün alanına, bahçenin en arka kısmına ilerledim ve evin diğer tarafından mutfak kapısına ulaştım. Her ne kadar Burak ile Semih'in dikkatini çekmemek için geri dönmüş, evi tersten dolanmış olsamda yeniden mutfak kapısına döndüğümde kimse yoktu.
Mutfak kapısını açtım ve sertçe kapattım. Derin bir nefes aldım ve zorlukla mutfak dolabından bir su bardağı aldım. Mutfak masasında bulunan sürahiden su doldurdum ve suyu bir dikişte içtim. Ellerim titriyordu. Sinirden, öfkeden, hayal kırıklığından. Semih'e zerre güvenmiyordum, tamam ama Burak, o kötü biri gibi görünmüyordu ki hiç. Bunu bilemezdim. Sadece davranış olarak ve kısa bir süredir gördüklerimle söylüyordum. Asla emin olamazdım. Ama gerçekten ortada bir şey dönüyordu ve içimden bir ses sandığımdan çok daha büyük bir şey olduğunu söylüyordu. Sadece Semih ve Burak değildi bu işin içinde olanlar. Daha birçok kişi bu işin içindeydi. O kişileri bilmesemde, bunu hissediyordum. Derin bir nefes daha aldım. Neler dönüyordu? Gerçekten bilmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama öğrenemezdim, en azından şimdilik. Bu geceden sonra hızlı bir biçimde bir şeyler yapmaya başlamam gerekiyordu.
Ama bu geceden sonra.
Bardağı musluğun üstüne bıraktım ve alt katta bulunan banyoya ilerledim. Yüzüme soğuk su çarpsam iyi olacaktı. Hem şu yaşadığım şoktan hem de yoğun gürültüden sonra belki biraz olsun kendime gelirdim.
Banyoya ilerledim ve aynada kendi görüntüme baktım. Gerçekten iyi görünüyordum ama yanaklarım sinirden kıpkırmızı olmuştu. Avcuma aldığım suyu yüzüme çarptım. Makyaj yapmadığım için rahatlıkla yüzümü kuruladım ve son bir kez daha kendime baktım. Güçlü olmalıydım. Şimdilik anın tadını çıkarmalıydım.
Öyle yapacaktımda.
Banyodan çıktım ve hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Bahçeye açılan kapıdan çıktım. Ama çıkar çıkmaz düğünde çalan şarkıların sesi de bir o kadar yükselmiş, kafamın içinde zonklamaya başlamıştı sanki. Silkelendim ve en kısa mesafeden arka bahçeye ilerledim. Abimi görür görmez daha iyi hissetmeye başlamıştım. Bu durumu anlatabileceğim, beni dinleyecek biri vardı. Bunu bilmek güzeldi. Bunları düşünerek abimin yanına hızla ilerledim ve gülümsemeye başladım. Burası oldukça kalabalıktı ve itiraf etmeliyim ki bu kalabalık cıvıl cıvıldı. Bir yanda çocuklar diğer tarafta çeşit çeşit yetişkinler. Kahkaha atan insanlar. Bunun olması insana ister istemez bir güç veriyordu. Bir enerji. Gülümsemem kesinlikle sahte değildi. Birkaç saatliğine bu olanları unutup eğlenmeye çalışabilirdim.
Diğer herkes gibi.
Abimin yanına vardığımda etrafı süzmeye başladım. İleride Remzi amca birçok takım elbiseli, şık giyimli adamla konuşuyordu ve benim abimin yanına geldiğimi görünce bir el işareti yaptı. Beni merak etmiş olmalıydı.Aslında merak edilecek kadar uzun bir süre ortalıktan kaybolmamamıştım. Bende aynı şekilde elimi kaldırdım ve gülümsedim. O da gülümseyerek konuşmasına devam etti. Konuştuğu beylere bakınca onların diğer sitelerde yaşayan zengin beyler olduğunu anladım birkaçıyla konuşmuşluğum bile vardı. Bazılarının ise ismini bile bilmiyordum. Gülümseyerek bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Ve biraz ileride Hatice teyzeyi gördüm o da birçok kadın ile konuşuyordu ama bunların diğer villalarda yaşayan kadınlar olduğunu sanmıyorum. Büyük ihtimalle düğüne gelen konuklar ve diğer villalarda çalışan kadınlar ile konuşuyor ama o Remzi amca gibi beni fark etmiyor ve bende gözlerimi hızla uzaklara ortada oynayan genç, yaşlı ve çocukların bulunduğu alana çevirdim. Gerçekten çok eğleniyorlar bu gözlerindeki parıltılardan bile anlaşılabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...