Yiğit'in düzenli kalp atışlarıyla uykuya daldığımda hayatımın en güzel ve huzurlu uykusunu geçirmiştim. O kadar huzur doluydum ki bu uyandığımda bile devam etti.
Gözlerimi yavaşça açtığımda Yiğit'in hala uykuda olduğunu fark ettim ve hafifçe gülümsedim.
Onu gerçekten seviyordum bundan çok emindim. Tarif edemeyeceğim türde yoğun ve gerçek bir sevgiydi. Ona gerçekten aşıktım.
Gözlerimi Yiğit'ten ayırmadan kollarının arasından çıkıp doğruldum. Sıcaklığı azalsa da huzurunu hala hissedebiliyordum.
"Ona gerçekten aşık olmuşsun!" dedi ses, düşüncelerimin arasında çığlık çığlığa yankılanmıştı.
Birkaç saniye sonra odada da yankılandığını idrak ettim.
"Kes sesini," dedim abime sinirle.
"Onu seviyorum, sevdiğimden eminim. Ama bunu iki de bir yüzüme vurup beni utandırmaya çalışırsan çok kötü olur," dedim kelimeler ağzımdan dökülüp sıralandıklarında ne dediğimi yeni fark ediyordum.
Tüm bunları söylemeyi düşünmesem de birden söylemiştim, içime sinen şaşkınlık kadar rahatlama duygusu da vardı. Elimde olmadan gülümsedim.
"Belki bilmiyorsundur ama sevmeyi biliyorum. Seni de annemi de tüm o zaman boyunca sevdim. İstediğim şey sizin de beni sevmenizdi. İstediğim şey sevdiğimi bilmek değil, sevildiğimi hissetmekti. Bu yüzden Yiğit'i sevip sevmediğimi biliyorum ve onu seviyorum. Hem de tarif edemeyeceğim kadar büyük bir sevgi bu ve öylesine değil. Sıradan değil. O farklı, herkesten, her şeyden," dedim kelimelerin üzerine basa basa.
Sinirli değildim, aksine sesim oldukça duygu yüklüydü, ağlamak istediğimi hissetsem de ağlamadım.
"Ve O, sana seni sevdiğini hissettiriyor,"dedi abim kendinden emin bir şekilde.
Kafamı yavaşça iki yana salladım.
"Hayır. Sadece hissetmiyorum. Bundan eminim," dedim sesim oldukça güçlü ve güven dolu çıkmıştı. Bunu umursamamaya çalışarak konuyu değiştirdim. Sabah sabah konu daha fazla uzasın istemiyordum.
"Bugün nasıl hissediyorsun?" diye sordum.
"Bugün taburcu olmazsam intihar edeceğim," dedi bıkkın bir sesle ve gözlerini devirdi.
"Doktora sorarız," dedim ve Yiğit'e bakmak için bakışlarımı ona çevirdim.
Göz göze geldik.
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı ve bütün kan yüzüme hücum etti.
Uyanıktı ve kesinlikle beni duymuştu.
Abim de bile bile beni konuşturmuştu.
İyileştiğinde ona bunun hesabını sormayı aklıma kazıdım ve bakışlarımı hem utançtan hemde tek çarem olduğundan açılan kapıya çevirdim.
"Günaydın," dedi orta boylu hemşire. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı ve yüzü bembeyazdı. Normal adımlarla abime yaklaştığında tüm dikkatimi onun üzerinde tutmaya çalışsamda yanımda doğrulmuş olan Yiğit'in hareketlerini hissedebiliyordum. Kulağımın dibine kadar yaklaştığını ve nefesinin saçlarıma vurduğunu da.
Konuşmaya başladığında kalbimin nasıl titrediğini hissediyordum.
Kalbimin onun için attığını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Novela JuvenilSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...