Sabah uyandığımda, gerçekten kendimi yorgun hissediyordum. Aslında okula gitmesem çok güzel olurdu. Ama zaten dün gitmemiştim. Bugün gitmem gerekiyordu. Aslında gerekmiyordu. Sonuçta gitsemde gitmesemde bir şey değişmiyordu, benim için. Ama okula gitmem nedense Remzi amca ve Hatice teyzeyi memnun ediyordu. Sanırım okula gitmem onlara diğerleri gibi olduğumu gösteriyordu, bilmiyorum. Emin değilim ama onlara okula gitmem normal olduğumu düşündürüyor olabilirdi ama ben normal değildim. Onlar benden daha küçüktü, yaş olarak. Aslında benim yaşadığım acıların, ufacık bir kısmını bile yaşadıklarını düşünmüyordum. Hepsi zengin, yaşamları boyunca her istedikleri olan, insanlardı. İstedikleri zaman istedikleri şeyi elde ediyorlardı. Her şeyi. Sanırım.
Zenginlerin bile alamayacağı, yapamayacağı şeyler vardı.
Derin bir nefes aldım ve yatağımda doğruldum. Karışmış saçlarımı ellerimin arasından geçirdim ve üzarimdeki uyku sersemliğini attım. Sabah sabah bunları düşünmem normal değildi tabi. Ama ben normal olduğumu hiçbir zaman söylemedim ki.
Yatağımdan kalktım ve banyoya ilerledim. Hızlı bir şekilde hazırlandım. Aynada son kez görüntüme baktım. Gayet güçlü görünüyordum. Yanağımdaki kızarıklık tam tahmin ettiğim gibi morluğa dönüşmüştü dün bu kadar kötü gözükmüyordu. Ama bugün git gide morarmaya başlamıştı. Morluk yuvarlak bir biçimdeydi ve sonlara doğru renk maviye doğru açılıyordu. Dokunduğum zamanda canım yanıyordu. Bu morluğu kapatacak herhangi bir makyaj malzemem olsaydı direk kullanırdım. Çünkü saçımı yandan örmem Hatice teyzenin dikkatini çekebilirdi. Genelde saçımı topuz yapardım ama iki gündür sürekli saçlarımı örüyordum. Kesin nedenini sorardı. Ama başka çarem de yoktu.
Saçlarımı yine yüzümdeki morluğu kapatacak şekilde ördüm ve aşağıya indim.
Canım kahvaltı etmek istemiyordu ama zorlada olsa birkaç şey yedim. Hatice teyze uykulu ve yorgun görünüyordu bu yüzden ben hiç konuşmadım. Diğerleride hiçbir şey söylemedi.
Hatice teyzenin yorulduğunu biliyordum, temizliğin hepsi olmasada evin büyük bir kısmını topluyor, temizliyordu. Onun dışında yemekleride yapıyordu. Tek başına. Ev işlerinde ufakta olsa bir yeteneğim olsaydı kesinlikle yardım ederdim ama temizliğe başladığım dakikada topladığımdan daha fazla dağıtıyor. Bir şeyleri sürekli kırıyordum. Bu daha fazla işe sebep oluyordu. Bende bir yerden sonra yardım etmeyi bırakmıştım. Yemek konusundada öyle.
Bir keresinde yağ diye bulaşık deterjanını yemeğin içine dökmüştüm. Ama bir suçum olduğunu düşünmüyordum. Sonuçta ikisininde renkleri aynıydı ayrıca yağ şişesi ile de yan yana duruyorlardı, kısmen. Yemeğin içine bulaşık deterjanını döker dökmez yemek köpürmeye başlamıştı ve bende yaptığım şapşallığa gülmüştüm.
Anıları kafamdan dağıttım ve sofradan kalktım. Zaten bir şey yemiyordum. Daha fazla oyalanmanın bir anlamı yoktu. Zaten Burak'ta kahvaltısının sonuna gelmiş gibi görünüyordu.
Hızlı bir şekilde arabaya ilerledim. Okula giderken hiçbir şey konuşmamıştık. Zaten ne konuşacaktık ki. Ne konuşabilirdik? Ben soğuk bir insandım. Çok nadir zamanlarda neşeleniyordum. Şimdi de neşeli olduğumu düşünmüyordum. Hem de hiç.
Okul çok hızlı bir biçimde geçti. Tabi benim için. Derslerde müzik dinliyordum zaten. Hocalarında bir itirazı yoktu. Olsaydıda önemseyeceğimi düşünmüyordum zaten.
Okuldan çıktım ve hızlı bir biçimde arabaya ilerledim. Eve vardığımızda üstümdeki okul kıyafetlerinden kurtulmak istiyordum. Hızla odama çıktım ve üzerimi değiştirdim. Morluğun olduğu kısma krem sürdüm. Ve hızla aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...