33-Vurulma

143 9 4
                                    

Zaman tahmin edebileceğimden çok daha hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Dakikalar hiç fark etmediğim bir şekilde saatleri oluşturuyordu. En kıymetlimiz olan zaman, o kadar kolay akıp gidiyordu ki, bizler sadece bakakalıyorduk.

Her şey rayına oturmuştu, tam dört gündür dükkanı açıyordum, her gün satış yapamasam da orada olmak bana huzur veriyordu. Kendimi önemli biriymişim gibi hissettiriyordu. Hala buna alışamasamda, bana iyi geldiği kesindi.

Tempoya çok alışmıştım, yorulsam da üzerimdeki yorgunluk beni mutlu ediyordu.

Düşüncelerim beni oyalarken zorda olsa saçlarımı taramayı bitirdim ve odamdan çıktım. Kendi kendime çok vakit kaybediyordum. Her sabah olduğu gibi yine kahvaltı sofrası hazırlanmıştı, Hatice teyzeye biraz daha yardım etmek istesemde artık bende yorgun oluyordum, o yüzden eskisi kadar bir faydam dokunmuyordu.

Sofrada ki yerler bir bir dolmaya başladığında vakit kaybetmeden yerime oturdum.

Önümdeki çay bardağını aldım ve sıcak bir yudum çay içtim.

"Bir ara şirkete gelmen gerek," dedi abim bir yandan tabağına kahvaltılık dolduruyordu.

"Neden?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.

"İmzan lazım," dedi kısaca kafamı olumlu anlamda salladım ve zihnimin derinliklerine bunu not ettim.

Sabah kahvaltımız her zaman ki gibi sessiz geçmişti. Bende hem üzerimdeki uyku mahmurluğundan hemde söyleyebilecek bir şeyim olmadığından sustum ve hızlıca bir şeyler yedim.

"Size afiyet olsun ben çıkıyorum," dedim ve sofradan kalkıp koridora doğru ilerledim. Evden dükkanıma gitmek için çıkmayı seviyordum.

Üzerime siyah montumu giyinip dışarıya adım attığım zaman gün geçtikçe havaların daha çok soğuduğunu fark ettim. Soğuktan üşüsemde aldırmadım ve elimden geldiğince hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim.

Kafamda dönüp duran tüm düşüncelerimle görevlinin yanından geçtim ve birkaç adım sonra durdum. Birkaç sabahtır yaptığı gibi benim için taksi çağırdı, başımla hafifçe teşekkür ettim ve yolu seyretmeye başladım.

Çok işlek bir yol olmasa da arabalar hızla geçiyordu, onların arkasından bıraktıkları rüzgar çok hoşuma gidiyordu. Hafifçe gülümsedim ve taksiyi beklemeye devam ettim.

Her şey bir anda oldu.

İsmimi biri haykırdı, ardından hızla yere düştüm. Sonra bir patlama.

Çok yüksek bir ses.

Silah sesi.

Yere düşen bir beden. Abim. Hızla giden bir araba, abimin vücudu kanla kaplanıyor, ben ise öylece bakıyorum, arkada biriken kalabalığı biliyorum sesler artıyor.

Biri ambulansı çağırın diye feryat ediyor, Remzi amca olmalı. Düştüğüm yerden kalkamıyorum. Ayaklarım tutmayacakmış gibi hissediyorum, tutmayacağını, bedenimi taşıyamayacaklarını biliyorum. Abime doğru yavaşça sürünüyorum. Kurşun karnına isabet etmiş, öyle olmalı. Emin olamıyorum çok fazla kan var. Nefes alıp almadığını bilmiyorum gözleri kapalı. Ellerimi kaldırıp yüzünü okşuyorum. İçimden bildiğim tüm duaları ediyorum, kan akmaya devam ediyor.

Azalmıyor, bir şey yapmam gerektiğini biliyorum, ama ne yapacağımı bilemiyorum.

Ellerimi abimin yüzünden çekip karnına indiriyorum.

BİTİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin