Karanlık bir odadaydım. Oda çok geniş ve büyüktü. Karanlığa alışan gözlerim bunu algılayabiliyordu. Ama odanın içinde olan eşyaların sayısı veya büyüklüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ben ne zaman buraya gelmiştim. En son ağlamıyor muydum? Abimin yanında değil miydim?
Bilmiyordum. Hatırlayamıyordum.
Düşüncelerimi içeri süzülen ışık ve içeriyi dolduran sesler bölümüştü. Kapıdan içeri ben girmiştim. Küçüklüğüm. Kapıdan içeri süzülen ışıkla bulunduğum yerin neresi olduğunu tam anlamıyla seçebilmiştim.
Bizim evimizdi. Büyük salondaydım. Neler oluyordu? Küçüklüğüm neşeyle içeriye girdi ve ev tam anlamıyla aydınlandı.
Rüyadaydım.
Küçüklüğüm neşeyle hoplaya, zıplaya merdivenlere yöneldi. Ve yukarıya çıktı.
Şu an ne olduğunu anlayabiliyordum. 6 yaşımdayken olanları rüyamda görüyordum. Yine mi aynı acıları hissedecektim? Bu acıyı unutamayacak mıydım, hiç? Unutamayacaktım, bu acıları hissedecektim suçluydum ve bu acıları hissederek cezamı çekecektim. Çekmeliydim.
Küçüklüğüm neşeyle merdivenleri çıkmaya devam ediyordu. Az kalmıştı o lanet merdivenleri tam anlamıyla çıkmasına çok az kalmıştı. O daha merdivenleri çıkmayı bitirememişken abim ve annem gülerek evin içine girdiler.
Ellerinde poşetler vardı Hakan için yaptığımız alışverişin poşetleri. Küçük ayakkabılar, kıyafetler, zıbınlar. Hepsi onun içindi. Hakan için.
Burada daha fazla durmak istemiyordum uyanmak istiyordum biri beni bu rüyadan uyandırmalıydı.
Yukarı merdivenlerden çıkmaya başladım. Bunu yapmak, merdivenlerden çıkmak istemiyordum ama bilinç altım bana bunları gösteriyordu.
Bu merdivenleri yeniden çıkıyordum ve bu sefer ne göreceğimi bilerek. Yine canım yanacak mıydı acaba? Aynı acıyı hissedecek miydim? Hiçbir fikrim yoktu. Bakalım ve görelim.
Küçüklüğümün yanına gelmiştim. O odaya bakarak durmuştu işte. Yüzünde ki acı, hayal kırıklığı. Benim canımı öyle bir yakmıştı ki. Ne gördüğünü biliyordum, o küçük yaşına rağmen gördüklerinin ne anlama geldiğini de anlamıştı.
Anlamıştım.
Daha 6 yaşında olmama rağmen o kadın ile babamı, yatak odasında, annemle babamın yatak odasında öyle gördüğümde anlamıştım. Her şeyi.
Babamla aram hiçbir zaman mükemmel olmamıştı, çocukkende öyleydi aramızda hep bir mesafe vardı. Küçükken de çok inat birisiydim ve kendi bildiğimi yapardım. Bu yüzden de babamla anlaşamazdık. Ama çocuktum işte dövdüğü zamanlarda bile yanına giderdim. Sarılmazdım belki ama etrafında dolanırdım dikkatini çekmeye çalışırdım. O zamanlar bir amacım vardı. Ama şimdi neden öyle yaptığımın sebebini bile bilmiyordum.
O odaya giderken öyle bir manzara ile karşılaşacağımı bilemezdim, bilseydim gitmezdim. Küçüklüğüme son kez baktım, yaşadığım hayal kırıklığına, mutsuzluğuma, acıma... Son bir kez baktım.
Ben bu acıyla güçlenecektim, iyileşecektim.Canımı yakanlara karşı ayakta duracaktım. Küçüklüğüm, şimdi ki halimden daha güçlüydü.Yalnızlığa, acıya, hastalığa, uykusuzluğa, dayağa... Bunların hepsine dayanabilmiştim, o zamanlar.
Şimdi de dayanacaktım hem bu sefer yalnızda değildim artık abimde vardı, yeni şöför de tuaf ama kendime yakın hissediyordum onu, arkadaşım olabilirdi aslında, ilk defa bir arkadaşım olabilirdi.
Hala küçüklüğüme bakıyordum ama küçüklüğümün yüzünde gördüğüm acı beni bunları düşünmeye yöneltmişti. Artık yalnız olmak istemiyordum, acı çekmekte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...