Her sabah okul için erken kalkamaktan bıkmıştım. Neden okula gidiyordum bilmiyorum, okulun bana hiçbir faydası yoktu ki. Ders dinlemiyordum, dersle alakam bile yoktu. Bu uzun zamandır böyleydi. Yani en kötü senem bu olmuştu. Geçtiğimiz yaz tatilinde olan aile kavgamızdan sonra iyice kendimi salmıştım.
Geçen senelerde hiç değilse derse Remzi amcanın hatrı için odaklanmaya çalışıyordum. Çok yüksek notlar alamasam bile, dersten bir şeyler anlamaya çalışıyordum. Ama bu sene okul açılalı neredeyse 1 ay olmuştu ama hiçbir şekilde dersle ilgilenememiştim. Konular hakkında hiçbir fikrim yoktu, o derece yani.
Önemsemiyordum. Notlarımı, çevremdekilerin ne hissettiklerini hiçbir şeyi. Böyle iyiydi. Daha rahatım ben böyle.
Ben böyle düşünürken uykumun kaçtığını hissettim. Gözlerimi tam açamasamda yatağımdan, tavana bakmıştım. Bembeyaz, tavan beni başka düşüncelere götürüyorken artık kednime gelmem gerektiğini hatırladım. Ve yorganı tekmeleyerek. Yatağımdan çıktım.
Hemen hazırlanıp kahvaltıya inmek istiyordum. Biraz acıkmıştım, sinirlerim bozulduğunda yemek yerdim, kendimi özellikle böyle rahatlatırdım. Ama dün akşam bunu da yapmamıştım.
Banyoda işlerimi hallettikten sonra. Okul formamı giyindim ve saçımı önemsemeyerek topuz halinde bağladım.
Saçlarım uzun ve koyu kahverengi rengindeydi. Saçlarımı severdim ama özen göstermezdim. Bu da benim tarzımdı işte.
Odamdan tamamen hazır olduğumu hissettiğim zaman çıktım ve aşağıya indim. Aşağıya inmek için kullandığımız uzun, kahverengi merdiven bana bu evde olan diğer şeyler gibi huzursuzluk veriyordu. Fazla şatafatlı, her ne kadar açık renkler ağırlıklı olsada fazla kasvetliydi bu ev. Merdivense bana en kötü günümü sürekli hatırlatıyordu. Unutmama asla izin vermiyordu. Belki de ondan sevmiyordum bu merdiveni.
Ben böyle düşünürken merdivenlerden inmeyi bitirmiştim bile. Bu seferde dikkatimi salona kurulan kahvaltı masası ve orada bulunan biricik ailem(!) çekmişti. Hepsi de pür dikkat bana bakıyorlardı.
Birbirimizi gördüğümüze şaşırmıştık. İşte mükemmel aile ilişkisi diye buna derim ben.
Mükemmel olmasa bile komikti. Ya da fazla ironik.
Bunları önemsemedim, şaşırdığımı belli de etmedim. Aslında neden hepsinin evde olduğunu merak ediyordum. Bir çıkarları olmasa hepsi aynı zamanda evde olmazlardı. Ben de bunlarla aynı sofraya oturup burada kahvaltı falan etmek zorunda kalmazdım. Mutfakta Remzi amcalarla yerdim. Onlarla yemek yemek, aynı ortamda bulunmak bunlarla olmaktan kat be kat iyiydi.
Kafamda ki düşüncelerden tamamen arınıp sofrada ki yerime ilerledim. Aslında hiç olmayan o ailedeki yerime.
Sonunda sofraya oturduğumda birazdan bunların ne saçmalayacağını düşünmeye başladım. Bu masada söyleyipte beni şaşırtabilecek tek olay sevgili annemle, biricik babamın boşanma kararı almış olabileceğiydi. Ben en çok buna üzülürdüm, kesinlikle yıkılan bir aile benim hiç hoşuma gitmezdi(!)
Aklıma gelen bu düşünce ile yüzüme büyük bir gülümseme yayılmıştı. Üstümde dolanan meraklı bakışlara aldırmadan kahvaltı tabağımı doldurmaya başladım. Umrumda değillerdi, ben şu an açtım ve gerçekten bir şeyler yemeliydim. Onları önemsemediğimi anlamalılardı, onları hiç sevmediğimi. Çünkü onlar beni önemsemediklerini açıkça belli ediyorlardı. Bu gerçeği benim kafama vura vura öğretmişlerdi.
Ben böyle düşünürken kahvaltı tabağıma doldurduğum şeylerden yemeye başlamıştım. Birkaç dakika sonra annem konuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...