Eve girdiğimde, bir kadın ve Hatice teyze krem renkli koltuklarda oturmuş, konuşuyorlardı ve benim geldiğimi fark edince ikisi birden bana bakmışlardı. Büyük ihtimalle yanaklarım kızarmıştı. Ağlamaktan tabi. Ben çoğu geçer diye düşünmüştüm ama bazı kısımlar hala kızarıktı ve bu fark edilebiliyor olmalıydı. En son eve girmeden önce telefonumun ekranına bakmıştım ve yüzümdeki kırmızılığı fark etmiştim. Şimdi yapacağım tek şey onların fark etmemesini umuyor olmaktı.
Hatice teyze oturduğu koltuktan kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Yanıma geldi ve sarıldı.
"İyi misin, kızım?," diye sorduğunda yanağımdan öpüp saçlarımı okşamıştı. O benim gerçek annemdi. Bana gerçekten annelik yapan insan oydu. Diğeri değil.
Bende Hatice teyzenin sarılışına karşılık verdim. "İyiyim ben. Merak etme," dediğimde rahatladığını derin bir nefes alıp vererek belli etmişti.
"Gel otur. Birazdan Abin ve Remzi amcanda gelecek. Sonra kahvaltı ederiz. Sizi bekledik," dediğinde hafifçe kafamı salladım ve biraz önce Hatice teyzenin oturduğu koltuğa oturdum. Hatice teyzede o kadının yanına oturdu.
Oturur oturmaz keskin bakışlarımı koltukta oturan otuzlu yaşlarının başında gibi görünen kadına çevirdim. Gençti, yüzünde kırışıklık yok denecek kadar azdı. Sadece uykusuzluktan kaynaklı olabilecek mor halkalar vardı o kadar. Gerçekten güzel bir kadındı. Gözleri ela rengindeydi, teni beyazdı ama çok beyaz değil. Bence gayet güzel bir ten rengi vardı. Başı kapalı olduğu için saç rengini bilmiyordum. Zayıf biriydi ve boyu oturmasına rağmen uzun görünüyordu.
Onu süzdüğümü fark edince hafifçe gülümsedi bende hafifçe gülümsemeye çalıştım ama başarılı olamadım tabi ki. Kadında bakışlarını kaçırdı ve çekingen bir şekilde etrafında gözlerini gezdirdi.
En sonunda Hatice teyze konuşmaya başladı.
"Annen bana yardımcı göndermiş, kızım. Artık bütün işleri yapmayacağım. Serpil ablanla birlikte halledeceğiz bütün işleri. İkimizde çok yorulmayız. Birde eşi var. Volkan Abin oda evdeki tamirat işlerini yapacak. Çatı katını düzenleyecek. İşte böyle. Bir de çocukları var, Aras bir görsen çok tatlı, cıvıl cıvıl, evimize neşe katacak, eminim ben. Remzi amcan Volkan Abine evi gezdiriyor. Aras da onların yanında. Aynı zamanda tamir edilecek, değiştirilecek yerlere bakıyorlar. Çatıda birçok yer tamir edilecek. Ama büyük köklü bir değişiklik olmayacak. Neyse, neyse," dediğinde konuşmaktan yorulmuş gibi derin bir nefes aldı.
Hatice teyze konuşmasını bitirdikten bir süre sonra merdivenlerden koşarak inen bir çocuk, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ve "Anne," diye bağırarak yanımıza geldi. En sonunda merdivenlerden inmeyi bitirdi ve annesinin yanına koşarak geldi ve sarıldı.
"Bu ev çok büyük, anne. Ne güzel," dediğinde gözlerini benim üzerime sabitledi.
"Bu abla kim?"
Gözlerini büyüterek bana bakıyordu. Acaba kaç yaşındaydı. Bence en fazla altı yaşındadır. Belki de daha küçük. Ama çok tatlı olduğu kesin. Gülümseyerek ona bakmaya başladım. Bu çocuk çok tatlıydı. Siyah renkli gözlerinden yaramazlığını belli eden parıltılar fışkırıyordu.
"Beste, ismim. Senin ismin ne bakalım, kaç yaşındasın?"
Aslında ismini biliyordum ama yine de aramızda bir diyalog olsun diye sormuştum. Oda gülümsedi ve bana cevap verdi.
"Ben.. Altı yaşındayım. Sen.. sen çok güzelsin. Ben galiba aşık oldum,"dediğinde koca bir kahkaha patlattık. Hepimiz gülüyorduk. Biz gülerken merdivende durmuş bize bakanları da fark ettim. Hatice teyzenin bahsettiği adam ile Remzi amca yan yana duruyorlardı. Onlarda gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...