Yiğit'in sarf ettiği cümle ile hiçbir şey söyleyemedim, dakikalar geçmişti ama hala sessizdim. Sessizce oturmuş yolu seyrediyordum. Nereye gidiyor olduğumuzu merak ediyordum ama kendime soracak cesareti bulamıyordum.
Bana uzun gelen dakikalardan sonra araba yavaşlamaya başladı. Tüm dikkatimi düşüncelerimden önümüzde uzanan denize çevirdiğimde nereye geldiğimizi anladım.
Araba Yavaşça durdu. Kesilen motor sesi aramızda ki sessizliği rahatsız edecek derecede belirginleştirdi.
"Hazır mısın?" diye sordu sesi buz gibiydi. Tedirginliğim daha da arttı, kendimi tepki vermeye zorladım.
Yavaşça başımı olumlu anlamda salladım.
"Arzu'yu ilk gördüğüm zaman 22 yaşındaydım. O zamana kadar hayatımda gördüğüm en neşeli, komik ve oldukça güzel bir kadındı. O zamanlar böyle düşünüyordum. İlk gördüğüm an ona vurulduğumu düşündüm. Aşık olduğumu, onun aşık olduğum kadın olduğunu. Hayatımın en büyük hatası bu oldu; ona kendimi kaptırdım. İlk zamanlarda hissettiğim duyguların geçeceğini düşündüm, bekledim. Hep uzakta kaldım, uzaktan onu izledim. Her hareketini zihnime kazıdım," dedi ve zar zor ufak bir nefes aldı. Anlattıkları ona acı veriyordu.
"Tam iki sene bekledim. Uzak kaldım hep, en son bir gün bana geldi. Hamileydi. Benden önce birçok erkek olduğunu biliyordum, ama bir bebek. Bunu kaldırabileceğimden emin değildim. Bana geldiği gün eğer onunla evlenmezsem bebeği aldıracağını söyledi. Onun tek çaresiydim. Ondan hoşlandığımı biliyordu. Bunu kullandı. Ben ise onu izlediğim tüm zaman boyunca ona aşık olduğumdan emindim. Fakat o gün anladım. Ona duyduğum şey aşk değildi, takıntıydı. Buna rağmen kabul ettim. Onunla evlendim, asıl o zamandan sonra hayatım cehenneme döndü. Melek doğduktan sonra daha sorumsuz olmaya başladı. Erken yaşta anne olmayı kaldıramıyordu. Melek benim tek dayanağım olmuşken o minik kızından nefret etti. Günler geçip giderken o partiden partiye geçti. Beni aldattığını biliyordum, hiç umursamadım. Ona karşı bir şey hissetmediğimden emindim. Evliliğimiz süresince ona hiç karışmadım. Nereye gittiğine, kimlerle olduğuna. Melek'in varlığı bana huzur veriyordu. Sonra bir gün," dedi ve gözlerini sıkıca yumdu. Olayların şimdi başlayacağını hissediyordum. Onu bu denli yaralayan şeyi daha söylememişti.
"Annem bizi yemeğe çağırdı. Babam evliliğimi hiçbir zaman onaylamamıştı. Bu davetin bir umut ışığı olduğunu düşündüm ve Arzu'yu istemediği halde götürmeye kalktım. İki senelik evliliğimizde ilk defa bir şey istiyordum ve o bunu kavga konusu yaptı. Yol boyunca bağırdı, bana hakaretler savurdu. Sustum, dinlemedim. Ne onu ne de korkudan ağlayıp duran Melek'in sesini. En sonunda anneme ettiği hakaret sabrımın son damlasını da doldurdu. Susması için bağırdım. Susmadı ve bağırarak arabayı durdurmamı istedi. Söylediğini yaptım. Arabayı durdurduğum anda indi ve bebek koltuğunda ki Melek'i kucağına aldı, beni Melek ile cezalandırıyordu . Arabanın arkasından dolandı. Her şey bir anda oldu. Olanları idrak etmem dakikalarımı aldı. Arzu'ya ve Melek'e bir araba çarptı. Iki farklı yöne savruldu bedenleri. Elimden gelen her şeyi yapsamda ikisi de orada öldüler. Kendimi kaybettim. Kabullenmedim, Melek'in ölmüş olması çok ağır geldi. Herkesten uzaklaştım birkaç ay boyunca yalnız kalıp düşündüm. Uykusuzluğum, gördüğüm kabuslar beni yavaş yavaş çökertti. Geri döndüğümde tüm hayatımı değiştirdim. Her şeyi. Ama kendimi suçlamaya devam ettim. Arzu'nun arabadan inmesinin sebebi bendim, benim.." dedi ve sözünü kestim. Söyleyeceği şey çok mantıksızdı, olan olayda onun hiçbir suçu olmadığını düşünüyordum ve bunu dile getirmekten de çekinmedim.
"Saçmalamayı kes!" dedim sertçe, oldukça sinirlenmiştim.
"Senin bir suçun yok, tüm kalbimle yemin ederim ki suçun yok. Arzu kendi sonunu hazırlamış ve beraberinde Melek'i de sürüklemiş. O ne seni ne de Melek'i hakketmiş. Kendi şansını görememiş, bir de senin hayatını mahvetmeye hakkı yok. Kendini suçlayarak hayatını mahvetme, çünkü suçlu sen değilsin," dedim ve soluklandım. Sinirle kurduğum cümleden dolayı nefes nefese kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Novela JuvenilSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...