14-Yalnız

332 20 4
                                    

Kendime yavaş yavaş gelmeye başladığımda, neler olduğunu tam hatırlayamadım. Sarsıntılardan dolayı bir arabada olduğumu anladım. Ensemdeki acı bilincimin daha hızlı yerine gelmesine sebep oluyordu. O ince sızı canımı yakıyordu, ama bu iyiydi sızı olmasaydı kendime bu kadar hızlı gelemezdim, sarsılmıştım.

Ensemdeki sızıyı yok saymaya çalıştım. Kendime tamamen gelmeme rağmen gözlerimi açmadım, benim hala baygın olduğumu düşünüp bir şeyler konuşabilirlerdi. Bekledim. Çok geçmeden Elif'in telaşlı sesini duydum.

"İntikam diye tutturdunuz da ne oldu, ha? Kızın başı kanıyor ya öldüyse, ne yapacağız şimdi?" dedi, telaşlı bir sesle, telaşlı olduğu için sesi olduğundan ince çıkmıştı. Diğerlerinin vereceği tepkiyi bekliyordum. Onun bu sözleri diğerlerinin gerilmesine sebep olmuştu. Bunu sessizlikten dolayı anlayabiliyordum.

Bir süre sonra arabanın içindeki gerilim sona erdi.

"Zaten öldürmek için kaçırmadık mı?" diye soğuk bir sesle soran Semih, arabanın içindeki gerginliği kesip atmıştı. Sözleri arabanın içindeki ısıyı da düşürmüştü. Artık araba eskisi kadar sıcak gelmiyordu, soğumuştu. Buz gibi olmuştu.

Bu cümleden iki tane sonuç çıkarmıştım. Biri Semih'in sözleri üzerine hiç kimse hiçbir şey söylememişti, büyük ihtimalle başları oydu. Diğer bir sonuçsa, kanımı donduran bir gerçekti, beni öldüreceklerdi.

Ben bunları düşünürken arabanın hareketi durmuştu. Büyük bir ihtimalle beni getirecekleri yere gelmiştik. Beni burada mı öldüreceklerdi? Nasıl öldürmeyi planlıyorlardı? Önemsemedim.

Sonuçta ölecektim. Nerede, ne zaman olduğunun bir önemi yoktu. Yıllardır istediğim şey olacaktı.

Bunları düşünmeyi bıraktım ve açılan araba kapısının sesini dinledim. Sonrasında arabanın kapılarını çok sert bir şekilde kapattılar. Hepsi aynı anda inmişlerdi. Arabada tek ben kalmıştım. Bir süre sonra biri benim tarafımda ki kapıyı açtı. Hiç beklemediğim bir anda yüzüme çarpan suyu hissettim. Su buz gibiydi. Aniden irkildim ve yerimden sıçradım. Şaşkın bir şekilde etrafıma bakındım en son kapıyı açan kişiye baktığımda pis pis sırıtan Emre'yi gördüm. Onu fark ettiğimde kendimi toparladım. Arkama yaslandım ve gülümsemeye başladım. Diğerlerine aldırmadan Emre'ye bakıyordum. Benim güldüğümü görünce onun yüzündeki gülümseme solmuştu, şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Neden gülüyorsun lan!" diye bağırdığında gülümsemem daha da büyüdü.

"Sana ne," dediğimde daha da sinirlenmişti.

"Lan," diye güçlü bir şekilde bağırdığında. Onu kapının önünden ittim ve arabadan çıktım.

"Sen erkek olduğunu sanan bir gerizekalısın. Şu arkandakiler olmasa bana bu kadar diklenemezdin bile. Korkak. Seni öldüresiye dövebileceğimide biliyorsun. Ve son bir şey daha, ölmem, beni öldürmeniz. Umrumda bile değil," dedim buz gibi mekanik bir sesle. Son sözlerimi Semih'e özel söylemiştim. Sözlerimin ardından dik dik baktığını da hissettim.

Onların hepsi bana çok dikkatli bir şekilde bakıyordu. Ama Semih onun bakışları çok daha rahatsız ediciydi. Ben ise bakışlarımı Burak'a çevirmiştim. O ise gözlerini anında kaçırmıştı. Ortama sessizlik hakimken biri kolumdan sertçe tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Beni sürükleyen Semih'ti bir kulübeye doğru ilerliyorduk. Etrafımızda bin sürü ağaç vardı ve ağaçların arasından küçük kahverengi bir kulübe gözüküyordu. Hızla o kulübeye doğru yürürken ayağım takıldı ve yeri boyladım. Tekrar zorlada olsa kalktığımda ayağımın çok kötü burkulduğunu anladım üstüne çok zor basıyordum. Ama Semih aldırmadan beni sürüklemeye devam etti. En sonunda kulübeye vardığımızda kapıyı biraz zorlayarak açtı, ardından beni hızlıca içeri itti. Yere çok sert bir biçimde düştüm bu hem ayağımın acısını arttırdı hemde ensemdeki sızının daha çok kendini hissettirmesine sebep oldu. Önüme düşen saçlarım ise yüzümdeki acıyı görmelerini engelliyordu. Acıyı yok saymaya çalıştım ve kafamı kaldırıp gülümsedim. Semih ise hızlı bir şekilde eve girdi ve yan tarafa doğru ilerledi.

BİTİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin