Geçmişten kalan anılar 2: sadece dövüşeceğim

434 25 34
                                    

şimdiye kadarki en iyi Gerard cosplaylerinden

Gerard hadi gel oynayalım. Diyen çocuğun kendisine fırlattığı basket topunu yakalayan çocuk gülümseyerek topun kendisine fırlatıldığı çocuğa doğru topu elinde sektirerek koşuyordu. Kahverengi saçlı çocuk " pas at gerard " diye bağırdığında çocuk topu sektirerek ona koşuyordu. Fakat bir türlü yaklaşmadığını fark edince şaşırmıştı. Sonra elinde ki topun gittiğini farkedince bayağı şaşırmıştı. Kendisine bağıran çocuğun gittikçe uzaklaştığını fark edince telaşlanarak " Simon " diye bağırıp ona doğru koştuğunda etrafındaki her şeyin gidip geriye sadece siyah bir boşluk kalmış uçurumdan düşer gibi düşmeye başladığını farketti. Çığlık atarak düşerken gözlerini açtığında kendini yatağında bulduğunda derin derin nefesler alarak doğrulduğunda ağrıyan başını tutarak yorganı üzerinden çekip ayaklarını soğuk yüzeye bırakmıştı. Boş gözlerle yere baktığında " yine rüyamıydı " diye söylenmekle yetinmişti.

Kapısının açılıp kendisini evlat edinen adamı görünce suratını asıp çıhlayarak içinden ( geldi yine tipine ... ) diye söylenmeden edemiyordu. Adam bir komutan edasıyla " okuluna iki buçuk saat var. Beş dakikada hazır ol. Sabah antremanın var. " diyerek odadan çıkınca çocuk suratında komik bir somurtmayla " söylemene gerek yok moruk biliyoruz saten " diyerek söylendi. Ayağa kalkıp dolabına yönelerek hazırlanmaya başlamıştı.

Bir saat sonra

Gerard tempolu hareketlerle tutturduğu ritme uyarak karşısındaki kalın ağaç kütüğüne vuruyordu. Kütüğün çevresi battaniyeyle sarılı olmasına rağmen vurduğu her darbede canı daha da çok acıyordu. Vurduğu darbelerden dolayı eski yaralarının yanına yenileri ekleniyordu. En son attığı darbede biraz bocalayınca başında dikilen pureito sert bir şekilde " daha sert vur. Ayağını yere sağlam bas. " diye bağırdı. Gerard acısını belli etmemek için dişlerini birbirine bastırarak titreyen ayaklarının üstünde sağlam bir şekilde durmaya çalışıyordu. Titreyen dizlerini fark eden pureito kollarını önünde birleştirip küçümseyici bir tavırla " ne oldu titriyormusun. Buna bile katlanamıyorsan kafeste ne yapacaksın. Unutma o kıçıkırık yetimhane ye benim oğlum olman için iki yüz elli bin dolar ödedim. O parayı tamamen toplayana kadar kafeste benim için dövüşeceksin. " diye sıradan rutin konuşmasını yaptı. Gerard sinir olmuş bir şekilde somurtarak pureitoya bakıp nefes nefese " biliyorum tekrar edip durmana gerek yok " dedi. O sırada spor salonunun kapısı açıldı. İçeriye pembe saçlı ellili yaşlarında bir kadın girerek gerardın durumunu görünce sinirlenerek " pureito bu çocuğu bu kadar sorlamanın mantığı ne hiçtiyse sabahları rahat bırak onu " diye bağırdı. Gerard rahat bir şekilde nefes verirken, pureito kolundaki saate baktıktan sonra okula bir buçuk saat kaldığını görünce nefesini vererek " iyi bakalım saten bu sabah antrenmanlarında bu kütük işini bıraksam iyi olacak " dedi. Kadın gerardın yanına gelerek ona elini uzatıp şefkatli ve böyle antreman yapmasına engel olamadığı için mahcup bir gülümseme ile " hadi gel yaralarına bakalım " dedi. Gerardın kadının uzattığı eline boş ellerle bakarak biraz düşündü. Sonra bacakları yeniden sızlamaya başlayınca elini tutmaya karar verip elini uzattı. Kadın elini tutmasından dolayı duyduğu rahatlamayla sevecen bir gülümseme sergileyerek " hadi gel yaralarına bakaalım sonra kahvaltıya geçersiz " dediğin de gerard sadece başını sallamakla yetindi.

Salonda kadın gerardın bacaklarına morlukları giderecek merhemi sürerken gerard meraklı gözlerle onu inceleyerek geldiğinden beri altı aydır içinde tuttuğu soruyu sonunda sormaya kararı alarak " Oba san sen niye bu yaşlı adamla yaşıyorsun " diye sordu. Kadın gerardın ilk kez kendisiyle iletişim kurmasına şaşırmıştı. Şefkatli bir gülümseme ile gerardın yüzüne bakarak " adım polichika ama otose derler çoğunlukla geldiğin ilk günde demiştim. Unuttun mu yoksa ? " diye sordu. Gerard şaşırmış bir şekilde o günü düşünmeye çalışarak ölü balık gözler ile ifadesiz bir şekilde " sen o gün ordamıydın " diye sordu. Otose onun bu umursamaz cansız tavrına sinir olmuş bir şekilde " seni odaya yerleştiren bendim unuttun mu " diye azarlayarak bağırdığında gerard şaşkın lık ve korkunun karışımıyla otose den uzaklaşmak istercesine koltuğa iyice gömülmüştü. Otose öksürerek geri çekilip sesine sakin bir ton getirmeyi başararak " onla kalıyorum çünkü büyütmem gereken çocuklarım var " dediğin de kapıda gerarddan çekindiği için arkasında saklanan dört yaşlarındaki pembe saçlı küçük kıza bakıyor du. Gerard da ona baktığında çıkardığı kafasını stresli bir şekilde geri sokmuştu. Gerard boş bakışlar ile çocuğa bakıp düz bir sesle " Oba san bayağı geç yaşta çocuk doğurmuşsun " dediğin de kadın bir damarı belirip gerarda pis bir şekilde bakarak " ben doğurmadım tabiki de " dedi. Sonra meredy e dönerek " meredy orda daha ne kadar saklanacaksın. Bu çocuk senin abin ondan korkmana gerek yok " dedi. Meredy çekinir bir şekilde çıkarak elleri önünde yere bakarak saten kızarık olan yanakları daha kızararak " Oba chan aslında şu an korkmamın sebebi sensin " dediğinde kadın şaşırıp kalırken gerard ise hıçkırır gibi bir gülümsemeyle başlayıp elini ağzına getirip kahkaha atmaya başlayınca otose maruz kaderine yenilmiş bir şekilde gülümseyerek " harika oğlum ömürlük biri çıktı " dedi. Bunu duyduğunda gerard şaşkınlıktan donup kalmıştı. Sonra kızararak yere bakıp elleriyle koltuğun kenarlarını sıkıca tuttuğunda otose bunu görüp gülümseyerek çenesinden tutup yukarıya kaldırdığında gerardın kızaran yanaklarını görünce muzur bir gülümseme ile " aman da aman kızarınca sen ne sevimli oluyormuşsun " dedi. Bunu duyduğunda gerard daha da kızararak kafasını hemen yana çevirip homurdanarak " kes sesini " dediğin de kadın sadece gülümsemekle yetinmişti.

Cadı ve PeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin