23. Bölüm

77 11 0
                                    

Sabah kalktığımda, burnuma vanilya kokusu geliyordu. Gözlerimi aralamamla, Kıvanç'ın kollarının arasında olduğumu gördüm. En son hatırladığım camın önünde oturduğumdu. Buraya nasıl gelmiştim? Kafamdaki soruları bir kenara bırakıp, saate baktım. Saat on olmuştu. Okula geç kalmıştık. Kıvanç'ı uyandırmaya çalıştım.
-Kıvanç, Kıvanç uyan. Okula geç kalıyoruz.
Gözlerini ovuşturdu. Bu haliyle çok tatlı duruyordu.
-Yarıyıl tatiline girdiğimizi hatırlatmak istiyorum. Şimdi gel buraya beni erkenden uyandırmak neymiş göstereceğim sana.
Beni tutup yatağa yatırdı ve gıdıklamaya başladı.
-Kıvanç. Kıvanç dur. Unutmuştum.
Kahkahalarıma engel olamıyordum. Sonra gıdıklamayı bıraktı. Mavişleri, yeşillerime değdi. Bir süre öylece kaldık, sonra herzamanki odunluğumu üzerime takınıp, kollarının arasından çıkıp ayağa kalkıp, koşmaya başladım.
-En son aşşağıya inen kahvaltıyı hazırlar.
Diyip gülmeye başladım.
-Ya haksızlık ama.
Diye çocukça söylenmeye başlamıştı bile.

14 GÜN SONRA

Okula gitmek için hazırlanıp, arabaya bindik. Okula doğru yola çıktık. Artık, Ozan, Güneş'e karşı hiç bir şey hissetmiyordu. Bu büyük bir gelişmeydi. Okula vardığımızda bizimkilerin yanına gittik. Ozanla selamlaşıp, Gamze ve Ömeri dinlemeye başladık. Klasik kavgalarını ediyorlardı.
-Bak Gamze, şortlarını toplayıp, keseceğim bir gün.
-Ya neden ben de diğer kızlar gibi şort giyemiyormuşum?
-Giyemessin demedim. Sadece benim yanımda giyebilirsin. Okadar.
Gamze, güzel gülümsemesini yüzüne takındı. Bana dönüp;
-Damla kahve almaya ne dersin?
Gamzeyle beraber, kahve almak için kantine gittik. Bizimkilerin yanlarına döndüğümüzde enteresan bir manzarayla karşılaşmıştık.
-Bu kim?
Diye sordu Gamze, Ömere.
-Yeni kız. Fiziği çok güzel değil mi?
Gamze elindeki kahvelere aldırmadan, Ömerin karnına, dirseğini geçirdi. Ömer kahvesini Gamze'nin elinden alıp, gülmeye başladı. Ozan hala kıza bakıyordu. Kıvanç, elimdeki kahveyi aldı. Okulun banklarından birine geçip oturduk.

Ozan'ın ağzından:

Okulumuza yeni bir kız gelmişti. Koyu kahve tonundaki saçları, parıl parıl parlıyordu. Gözlerinin mavisini aramızdaki mesafeye rağmen görebiliyordum. O, hayallerimdeki kızdı. Bize doğru geliyordu. Yanımıza gelip, karşıma geçti.
-Bana müdürün odasını gösterir misin?
Sesi güzelliğine güzellik katıyordu. Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan masallardaki prens, sonunda hayatının prensesine kavuşmuştu. Burası benim krallığımdı ve bu prenses, benim olacaktı. Hayal dünyamdan çıkıp, bizimkilere baktım. Hepsi bana git der gibi kaş göz yapıyordu. Ayağa kalktım.
-Tabiki.
Yeni kızla birlikte, müdürün odasına doğru yürüyorduk. Acaba adıda onu kadar güzel miydi? Dayanamayıp sordum.
-Adın ne?
Tebessüm edip;
-Deniz.
Diye cevapladı.
-Benim de, Ozan. Memnun oldum.
-Ben de.
Müdürün odasına vardığımız da, kapıyı çalıp, açtım. Ve Deniz'in odaya girmesini işret edip, elimle bayanlar önden işareti yaptım. Belki özel bir şey konuşabilir diye, odaya girmedim. Odanın yanındaki sandalyeye oturup, ellerimi saçlarıma geçirdim. O, o çok güzel ve masum bir kızdı. Deniz, benim denizim. Prens olmaktan vaz geçip, kaptan olmaya karar verdim. Evet evet, kaptan olup, Deniz'e açılacaktım. Ama biraz zamana ihtiyacımız vardı. İşte bizim masalımız böyle başlamıştı.

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin