29. Bölüm

44 13 3
                                    

Ortalık karışmıştı. Büyük bir kargaşa vardı. Gamze ve ben önümüze gelene biber gazı sıkıyorduk. Kıvanç'ı görmek istiyordum. Ama ortalıkta görünmüyordu. Ozan'a baktım. Ona vurmaya çalışan çocuğun elini büküp, ona yumruk attı. Ozan'ın hemen yanında duran Ömer'e gözüm kaydı. Yerde yatan çocuğa tekme atarken, elleriyle arkasında duran çocuğa vuruyordu. Biber gazı sıkmaya devam ettim. Sıktığım kişiler gözlerini ovuşturup, yere yatıyor ve sancıyla sızlıyorlardı. Böyle olsun istememiştim ama Kıvanç için buna mecburdum. Siren sesleri geliyordu. Herkes kaçmaya başladı. Depoda Onur, Gamze, Ömer, Ozan, ben ve Onur'un bir kaç yandaşı kalmıştı. Etraf sessizdi. Sessizliği Onur'un aniden çıkardığı silah sesi bozdu. Zaman yavaşlamıştı sanki. Kurşun tam kalbime doğru yönelmişti. Gözlerimi sıkıca kapattım. Ölecektim. Onur beni nedensizce öldürecekti. Sonsuzluğa karışacaktım. Herkesin etrafıma yöneldiğini hissettim. Gözlerimi yavaşça açtım. Önümde yere yığılmış olan Ömer'e baktım. Ömer beni kurtarmak için kurşunun önüne atlamış olmalıydı. Çığlığıma ve akan göz yaşlarıma engel olamadım. Ömer tam kucağımda hareketsizce yatıyordu. Gamzenin hıçkırıkları artarken Kıvanç, kaçmak üzere olan Onur'u tutup sağlam bir yumruk attı. Başımdaki bandanamı çıkartıp, Ömer'in kanayan yarasına koydum.
-Bu yeterli değil, kanamayı durdurmamız lazım.
Kıvanç üzerindeki tişörtü çıkarıp, Ömer'in üzerine koydu.
-Sana bir şey olmayacak kardeşim. Söz veriyorum olmayacak.
Kıvanç, bunları söylerken çok tatlı duruyordu. Üstünde bişey olmamasınında etkisi olabilir ama.. Konumuz bu değil. Kıvanç, Ömer'i kucağına aldı. Ve deponun çıkışına yöneldi. Gamzeye sarılmış, onu teselli etmeye çalışıyordum. Ozan gitme vaktinin geldiğini söyleyince son bir kez yerde uzanan Onur'a bakıp, Kıvanç'ın peşinden gittik. Depodan çıkınca, bir ambulans olduğunu gördük. Kabul etmek gerekirse ben de kaçan herkes gibi polis geldi sanmıştım. Kıvanç, Ömer'i ambulansın içindeki sedyeye taşıdı. Nazikçe sedyeye yatırdı. Gamze ambulansa bindi. Ömer'in yanında olmak istiyordu. Kıvanç yanıma geldi ve beni sıkıca sardı.
-Şükürler olsun.
Diye mırıldanışını duymuştum. Beni bırakıp, arabanın kapısını açtı ve bana 'bayanlar önden' işareti yaptı. Arabaya oturdum. Oda kapımı kapatıp, şoför koltuğuna geçti.
-Ömer iyi midir?
Merakıma yenik düşmüştüm.
-Benim tanıdığım Ömer, kolay kolay pes etmez.
Bakışlarım Kıvanç'ın mavişlerinden, kaslarına kayıyordu. Dikkatim dağılıyordu. Başımı silkeleyip, camdan bakmaya başladım.
-Çok mu beğendin?
Kıvanç'ın bu sorusu karşısında şok olmuştum.
-Hı efendim?
-Kaslarımı diyorum. Sürekli bakıyorsunda.
-Ukala.
Gülümsedi. Gülümsedim. Hastaneye vardığımızda Ömer'in sedyesini apar topar içeriye taşıdılar. Sedye, ameliyathaneye girdi. Gamze de girmek istiyordu ama onu sokmadılar. Ameliyathanenin önündeki koltuklara oturup beklemeye başladık.. Geçen iki saatin ardından, ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden koşan iki hemşire çıktı. Arkalarındanda yürüyerek ilerleyen bir doktor. Hepimiz doktorun yanına gittik. Adam afalladı.
-Ömer'in durumu nasıl?

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin