58. Bölüm

42 8 1
                                    

Damla'nın ağzından;

İki kadın depodan içeriye girdiler. Hemşire gibi giyinmişlerdi.
-Şimdi arkanıza yaslanın.
Bir kadın beni tutarken, diğer kadında elindeki şişi karnıma batırdı... Acıyla çığlık attığımda, Rüzgar'ın artık bizimle olmadığını anladım. Onu şişlemişlerdi.
-Katiller!
-İnsafsızlar!
-Rüzgaaar!
-Onur! Allah belanı versin!
Kıvançla birlikte ağzımıza geleni söylerken, hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Rüzgar'ım, ona kavuşamadan kaybetmiştik... Kim bilir nasıl bir şey olacaktı? Kim bilir nasıl bir hayat yaşayacaktı? Kiminle arkadaşlık edip, kiminle evlenecekti? Nasıl kokacaktı? Tüm sorularım yanıtsız kalmıştı. Kalbimdeki sızı git gide büyüyordu. Kalbimdeki acı, karnımdaki acıdan daha fazlaydı.
-Damla, Damla beni duyuyor musun?
Başımı iki yana sallayıp, Kıvanç'a umutsuzca baktım.
-Seni seviyorum miniğim. Üzülme senin suçun değil. Merak etme, Rüzgar gittiği yerde güvende.
-Hissetmiyorum Kıvanç...
-Neyi? Neyi hissetmiyorsun Miniğim?
-Kalbimi...
Kıvanç'ın gözlerinde kuruyan yaşların yerini yenileri aldı.

Deponun kapısı hızla açıldı. İçeriye bu sefer Onur girdi.
-Allah'ın cezası! Doğmamış bebekten ne istedin!
Kıvanç'ın sözlerine karşılık Onur gülmekle yetindi.
-Eğlendim.
Derken, omuz silkti. Ve bizi sandalyeden kaldırıp, bağladığı ipleri çözdü. Karnımdaki acıyla birlikte yere düştüm. Ayaklarım beni taşıyamamıştı. Kıvanç yanıma oturdu. Ona sarıldım. Oda bana karşılık verdi. -Senden nefret ediyorum Onur!

-Onur bey polisler geliyor!
İçerideki adamlardan birisi polislerin geldiğini söyleyince, Onur pişkin pişkin sırıtıp, cebinden iki silah çıkardı. Birini bana diğerini, Kıvanç'a doğru tutup, nişan aldı.
-Şanslısınız, sizi aynı anda sonsuzluğa göndereceğim. Hahahhah.
Onur'a aldırmadan Kıvanç'a baktım.
-Seni seviyorum Damla. Sonsuzum olduğun için teşekkürler...
-Seni seviyorum Kıvanç. Sonsuzum olduğun için teşekkürler...
Kıvançla parmaklarımızı, birbirimize geçirdik. Sımsıkı bir şekilde el ele tutuştuk.
Ardından Onur, iki tetiğide aynı anda çekti ve son kez Kıvanç'ın mavileriyle yeşillerim buluştu. Ve son kez vanilyalı kokusunu ciğerlerime çektim. Ardından kalbimdeki acıya yeni bir acı katıldı. Gözlerim kapanmadan önce, son duyduğum şey, Gamze, Güneş ve Ozan'ın 'Hayıır!' diye bağırışıydı. Hayatım, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken, gözümden bir damla yaş aktı ve dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Kıvanç bana hayatı yaşatmıştı, onunla ağlayıp, onunla gülmüştüm. O benim ilkimdi ve sonum olmuştu. O bana eşi benzeri olmayan ikiz kızlar vermişti. Mutluluğum o olmuştu. Her şeyim o olmuştu. O benim, sonsuzumdu...

Beyaz bir ışık beni çağırıyordu. Beyaz ışığa doğru yürüdüm. Pamuklar üzerindeki Rüzgar'ı görüp, onu kucağıma aldım. Beyaz ışığa biraz daha yaklaştığımda, yanımda Kıvanç belirdi. Elini sıkıca kavradım. Ve beyaz ışığın bizi içine çekmesine izin verdim. Kıvanç ve Rüzgarla sonsuzluğa ulaşmıştık...

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin