40. Bölüm

52 12 0
                                    

Kıvanç anlamış olmalı ki, başımı tutup, göğsüne koydu. Ardından sıkıca sarılarak dünya da ki en eşsiz kokuyu bana bahşetmiş oldu. Vanilya kokusu ciğerlerime dolarken, birden silah sesi duyuldu. Herkes sesin çıktığı yöne yöneldi.
-Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!?

Duyulan sesle birlikte, Kıvanç'ın kolları gevşedi ve doğruldu. Karşımızda bize silahını yöneltmiş olan kıza baktık. Bu kız kimdi ve nereden çıkmıştı? Kısa bir süreliğine kızı inceledim. Kahve tonunda beline kadar uzanan düz saçları, mavi gözleri vardı. Boyu çok uzun olmasa bile kısa da sayılmazdı. Bakışları üzerimizdeydi. Elinde tuttuğu silahı havaya kaldırıp,bir el daha ateş etti.

-Düğün?
Dedim tedirginlikle. Kıvanç, şaşırmıştı. Gözlerini kızdan ayıramıyordu. Tanışıyor gibilerdi.
-Onu görebiliyorum, hain.
Hain mi? Bu da nereden çıkmıştı? Kızı tanımıyordum bile, neden böyle bir şey söylediğine anlam veremezken korkudan, Kıvanç'ın koluna sıkıca sarıldım ve ona doğru sokuldum.
-Pis ellerini Kıvanç'ımın üzerinden çek!
Diye bağırdı ve silahı bize doğrulttu. 'Nereden senin Kıvanç'ın oluyormuş be? Benim o. Sadece benim.' demek istedim fakat ağzımı bile açamamıştım. Eş zamanlı olarak yüzünü yere eğdi, tekrar bize baktığında, gözünden bir damla yaş yanağından süzüldü.
-Derin?
-Kıvanç?
-Burada ne arıyorsun?
-Seni Kıvanç.
Kıvanç, kolundaki ellerimi sertçe ittirdi. Bu hareketine anlam verememiştim. Ve canım yanmıştı. Adının Derin olduğunu tahmin ettiğim kıza doğru yürümeye başladı.
-Gitme..
Korkuyordum, sesim alçak çıkmıştı. Kıza iyice yaklaştı. Silahın tam önünde durdu.
-Ölmedim, ölmedim Kıvanç, bak buradayım. Ve lanet olsun ki hala seni seviyorum.
Herkes, nefesini tutmuş olan biteni izliyordu. Yahu birisi de çıkıp neden şu kıza engel olmuyordu. Bir dakika az önce, 'hala seni seviyorum' mu demişti o? Aralarında ne geçmişti? Ve Kıvanç neden bana anlatma gereği duymamıştı?
-Git buradan Derin.
Derin, Kıvanç'ın sözüne karşılık acıyla gülümsedi.
-Bu o kız mı? Uğruna beni mahvettiğin kız mı!
Sessizlik.
-Susuyor musun Kıvanç? Susuyor musun! Önce onu sonra seni geberteceğim.
Diyerek bana doğru arkası dönük bir şekilde ilerledi. Elinde tuttuğu silahıyla Kıvanç'ı rehin almıştı. Arkası dönük bana yaklaşmaya devam ederken, gözümü yumdum ve masadaki kadehi kafasına geçirdim. Gözlerimi açtığım da, Derin'i yerde yatarken bulmuştum. Herkes telaşla, etrafına toplanıyordu. Bense, ellerimle ağzımı kapatmıştım ki, bacaklarım güçsüz düştü ve yere oturdum. Olanları izliyordum. Ozan ve Gamze bile kızın yanındaydı. Sert vurmuş olmalıyım ki bayılmıştı. En kötü ihtimalla ölmüştü. Ne? Bir dakika, ölmüş mü dedim az önce? Ölmüş olamaz dı değil mi? Bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımla bacaklarımı sardım.  Güçsüz ve çaresiz çıkan sesimle;
-Ö-öldü mü?

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin