56. Bölüm

27 8 0
                                    

-Onur?
-Damla...
-Hala yakalanmadın mı sen?
-Rüşvet herşeyin çözümüdür be kardeşim.
-Bana kardeşim deme!
-Bunlar kızlarınız mı? Ne kadar büyümüşler... Amcanıza sarılmayacak mısınız kızlar?
Gamze ve Güneş, Onur'a ölümcül bakışlar attılar.
-Hadi gidiyoruz.
Kıvanç'ın bu sert konuşması üzerine Gamze, Kıvanç'ın, Güneşte benim elimi tuttu. Yürümeye başladığımızda Onur'un güçlü çıkan sesi kulaklarımızı doldurdu.
-Gitmelerine izin vermeyin!
Ardından kafamızdan geçirilen kötü kokulu o tuhaf şey ve gözlerimin kapanması. Gerisi karanlık...

Uyandığımda bacaklarımdaki sıyrıklar dikkatimi çekti. Sürtünmeden kaynaklanan çizikler vardı. Muhtemelen kafamızdan çuval geçirip bizi sürüklemişlerdi. Başımı sağa doğru çevirdiğimde, Kıvanç'ın bana baktığını gördüm.
-Kı-kızlar nerede?
-Bilmiyorum Damla.
-Şimdi ne olacak?
-Sonsuzluğa karışacaksınız hahahaha.
Beklediğim cevap bu değildi. Ama Onur işte. Hiç değişmeyecek olan Onur...
-Çocuklarımız nerede Onur!
-Gamzeyle Güneş mi? Evdeler.
-Oğlum şaka mısın lan sen!
-Yok gayette ciddiyim. Size bir saat veriyorum. Birlikte geçireceğiniz son bir saat.
diyerek bulunduğumuz depodan çıktı. Olanları hala idrak edememiştim. Yeni uyandığım için kendimi rüya(a sanıyordum. Ama sorun şu ki, değildim. Herşey tam anlamıyla gerçekti.
-Susma Damla. Onur haklı olabilir.
-Ne, ne demek haklı olabilir? Buradan kurtulamayacak mıyız yani bunu mu demeye çalışıyorsun?
-Bu sefer öyle görünüyor.
-Kıvanç... Korkuyorum.
-Korkma miniğim, ben yanındayım.
-Yanımdasın değil mi?
-Sonsuza kadar.
Bakışlarımı, ayaklarıma diktim. Bu sefer kurtulamayabilirdik. Bu sefer Onur kazanabilirdi. Bu sefer hayatla olan bağlarımız sonsuza dek kopabilirdi.

-Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?
-Bi-biliyorum Kıvanç.
Sesim, sandığımdanda güçsüz çıkmıştı. Böyle olmamalıydı. Kesinlikle bu şekilde olmamalıydı.
-Ben de seni seviyorum.
Derken eş zamanlı olarak bakışlarım Kıvanç'a kaydı. Belki de o an yüzünde ilk kez korkuyu görmüştüm. Bilmiyordum.
-Geçmişini öğrenmeden mi öleceğim?
Kıvanç gözlerini kapattı.
-Bir zamanlar, iki kardeş varmış. Kıvanç, ailesi tarafından sevilen el üstünde tutulan bir çocukmuş. Ama Onur için işler farklıymış... O paradonayak olduğundan, ailesinin yüz karası olarak bilinir bu yüzden ailesi, insanlardan saklarmış. Annem para kazanmak için pavyonda çalıştığında, babam her gece o pavyonda içip, sarhoş olurdu. Akşam eve geç gelip, hepimizi döverdi. Annem hastalığa yakalandığında, ona dokunmadı. Ama onun yerine Onur'u daha çok dövmeye başladı. On yaşında babamı kaybettik. Annem ise kansere yakalandı. Tüm yük benim omuzlarımdaydı. Ailemin geçimi için annemi daha fazla çalıştıramazdık. Çünkü hastaydı. Ve güzel sesini başkalarının dinlemesini kaldıramıyorduk. İşten istifa etmesini söyledik. Oda bizi dinledi. Ama patronu annemin peşini bırakmayıp, onu öldürdü. Velayetimizi dayım üstlendi. Her gün eve başka bir kadınla geliyordu. Tüm parasını kadınlar için harcıyordu. Beni zorla işe soktu. Çıraklık yaptığım tamircide, getir götür işlerini yapmaktan bıkmıştım. Ama Onur için dayanmak zorundaydım. Sonra büyüdük, dayım öldü. Onur tamamen bana kaldı. Kocaman bir bebekten farksızdı. Seni kaçırdı. Bebeklerimizi kaçırdı. Ama akıl sağlığı olmadığından, yerlerinizi bana ip ucuylada olsa anlatıyordu. Onur için hayat daha zordu. Ona anlayışlı olmaya çalışıyordum. Ama seni kaçırarak, tüm anlayışımı kaybetmemi sağladı. Hayattaki en değerli varlığım olduğun için seni hep kıskandı Damla. Ben, buna izin veremezdim. Seni kaybetmeyi göze alamazdım.
-Özür dilerim Kıvanç.
-Ne için özür diliyorsun ki meleğim? Bu hikayenin en temiz olanı sensin.
-Belkide son dakikalarımızı geçiriyoruz ve sen mutsuzsun. Özür dilerim, hiç anlattırmamalıydım. Yarana tuz bastım. Özür dilerim, özür dilerim.
-Benin yaralarım, tıpkı seninkiler gibi kabuk bağladı.
Kıvanç'ın son kelimesinden sonra, deponun kapısı açıldı. İşte şimdi başlıyorduk...

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin