46. Bölüm

31 9 0
                                    

Gamze'nin ağzından;
Ömer'in üzgün olduğu zamanlarda gittiği bir bar vardı. Büyük ihtimalle orada olmalıydı.
-Hadi, Dolap Bar'a gidiyoruz.
Damla'nın yüzünü ekşittiğini gördüm. Barları pek sevmezdi. Sağ elimle Ozanı'ın kolunu, sol elimle Damla'nın kolundan çekiştirip, yürümeye başladım.

Dar sokaklardan geçip, Dolap Bar'a vardık.
-Ben bu leş yere girmem.
Damla'ya bakıp, gözlerimi devirdim.
-Tamam o halde iş bana düştü. Ozan sen de Damla'yla kal. Ne olur, ne olmaz.
Ozan başıyla beni onayladıktan sonra, içeriye girdim. Haydi Bismillah. Operasyona başlıyorduk. Ömer'i tek başına bulmayı hayal ederken, yanında oturan Su ve Çağla'ya baktım...

Derin bir nefes alıp, Ömer'in tam arkasında durdum. Su beni görüp, kolunu Ömer'in boynuna attı. Ben bu kızı 19 yerinden bıçaklar, kafasını patlatıp, gömerim.
-Çek o pis elini!
Adeta tıslarcasına konuştuğumda, Ömer bana döndü. Gözlerimiz buluştu. Zamanı durdurmak istedim.
-Kelimelerine dikkat et.
Ömer, zannettiğimin aksine bir cevap verdiğinde şaşırmadan edemedim.
-Etmiyorum ulan, etmiyorum. Toz olun, yavşaklar!
-Gamze bağırmayı kes. Millet bize bakıyor.
Kısa süreliğine bakışlarımı etrafımdakilerde gezdirdim. O sırada Ömer ayağa kalktı ve beni omuzlarımdan tutup, dışarıya çıkardı. -Ömer, sevgilim-
-Bana sevgilim deme! Biz ayrıldık, unuttun mu?
-Benim ağzımdan öyle bir kelime çıktı mı Ömer? Ben senden vaz geçtim mi? Sana karşı olan hislerim bitti mi? Su'ya mı kulak asıyorsun yani? O bizim adımıza karar alabilecek kadar üstün bir seviyede mi?!
Sustu. Sessizlik ölüm gibi kulaklarımı tırmalıyordu. Ömer'in arkasında duran, Damla ve Ozan'a baktım. Şaşırmışlardı. Sessizliği bozmak için dudaklarımı araladığımda, dudaklarımda sert bir baskı hissettim. İstemsizce gözlerim kapandı ve kollarımı Ömer'in boynuna doladım.. Operasyon başarılı geçmişti. Keşke zamanı durdurabilsem, cidden çok işime yarardı, diye düşünmeden edemedim.

Damla'nın ağzından;

-Sence de balayına çıkmak için geç kalmadık mı?
-Hiç bir şey için geç değil.
-Nereye gidiyoruz?
-Bu bir sürpriz.
Bakışlarımı Kıvanç'ın yüzünden çekip, ayakkabılarıma diktim.
-Ya, düğündeki gibi olursa..?
Çenemden hafifçe tutup, mavişlerini yeşillerimle birleştirmemizi sağladı.
-Asla, asla öyle bir şey olmasına izin vermeyeceğim.
Ardından anahtarı çevirip, motoru çalıştırdı. Gaza bastı ve neresi olduğunu bilmediğim yere doğru yola çıktık.

Uzun bir yolculuğun ardından minik, beyaz ve mavi karışımı evlerin olduğu bir yere gelmiştik. Tam karşımızda gökyüzüyle birleşmiş, masmavi bir deniz duruyordu. Bodrum'a geldiğimizi anlamam güç değildi. Geç kalınmış bir balayına göre iyi bir yer seçimiydi. Kıvanç beni bileğimden tutup, sürüklemeye başladı. Denizin dibinde kocaman bir kaya parçası vardı. Kayanın üzerine çıktı ardından elini bana uzattı ve binmeme yardımcı oldu. Kayaya oturduk.
-Burayı hatırladın mı?
Etrafıma bakındım. Tekrar Kıvanç'a döndüm ve başımı hızlıca olumlu anlamda sallamaya başladım. Gülümsedi, gülümsedim. Burası çocukluğumuzdu. Kıvanç'a verdiğim sözlerdi. Burası aşkımızın yeşerdiği yerdi.
-Sözlerimi tutma zamanım geldi.
Gözlerimi kocaman açıp, aval aval Kıvanç'a baktım. Oturduğu yerden kalkıp, bana elini uzattı ve kendine doğru çekti. Sürüklemeye başlayınca, sormadan edemedim.
-Nereye gidiyoruz?
-Çocuklarımıza kavuşmaya..

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin