39. Bölüm

36 11 0
                                    

-Ayakkabını çıkar.
Gamzeye anlamayan bakışlar atarken, kolumdan tutup, koltuğa oturttu ve ayakkabımı çıkardı.
-Deniz, masadaki kalemi uzatır mısın?
Deniz, kalemi Gamzeye uzattı. Gamze kalemin kapağını açıp, ayakkabımın altına kendi ismiyle Deniz'in ismini yazdı.
-Bunun için bu kadar bağrılır mı?
Deniz'e bakıp, onaylarcasına kafamı salladım. Gamze suratını asarak,
-Evde kalmak istemeyiz değil mi?
Ayakkabımı, Gamze den alıp, giydim. Son kez aynada kendimize bakıp, lobiye indik. Ozan, Deniz'e, Ömer de Gamzeye sanki büyülenmiş gibi bakıyorlardı. Kıvanç'a döndüğümde, arkası dönük bir şekilde, telefonla konuşuyordu. Telefonu kapatıp, arkasına döndüğünde, bana baktı, ağzı hafifçe açıldı ve mavişleri, yeşillerime kitlendi. Bu hali hem tatlı hem de komikti. Başını iki yana sallayıp, kendine geldiğinde, beni kucağına aldı. Otelin çıkışında bekleyen koca zepline doğru yürümeye başladı. Zepline girince, beni yere bıraktı. Koltuğa oturup, camdan bakmaya başladım. Gamze ve Ozanlar da zepline giriş yapınca, boş buldukları yerlere oturdular. Kıvanç yanıma geçti ve zeplinin kapısı kapanıp, havalandı.
-Nereye gidiyoruz?
-Jersey adasına.
Gözlerim kocaman açıldı.
-Şaka mı?
Kıvanç dizine koyduğu kolunun elini, saçlarına geçirdi ve alttan bana bakıp, sırıttı. Onu ısırma isteğimi bastırıp, merakla ona baktım.
-Ciddiyim.
Kıvanç'a sarıldım. Oda karşılık verince, başımı omzuna gömüp, vanilya kokusunun ciğerlerime dolmasına izin verdim.

Jersey adasına vardığımızda, zeplinin kapısı açıldı. Kıvanç koluma girdi ve zeplinden indik. Etrafıma baktığımda, kocaman bir yeşil alanın salıncaklarla süslenmiş ve bir kaç arkadaşımızın ayağa kalkmış bizi karşıladığını gördüm. Burası ço-çok güzeldi. Tam anlamıyla büyülenmiştim. Adaya adım attığımızda, içime bir heyecan doldu. Salıncakların arasından geçerek, en baştaki büyük ve papatyalarla süslenmiş masaya ilerleyip, salıncağa oturduk. Diğerleride karşımızdaki salıncaklara geçtiler. Elimde tuttuğum papatya buketini masaya bıraktım. Masada diğer papatyaların içerisinde adeta kaybolmuştu. Nikah memuru geldikten sonra, düğüne başlamış bulunuyorduk.
-Siz Damla Çetin, Kıvanç Aksoy'u hastalıkta, sağlıkta, iyi günde, kötü günde, ölüm sizi ayırana kadar, kocanız olarak kabul ediyor musunuz?
Kıvanç, çocukluk aşkım.. Onunla ilk salıncakta tanışmıştım. Çocuk aklıyla, 'Biliyor musun, ben seninle evlenicem' demiştim. Ve şuan, salıncakta, evleniyorduk. İşlerin buraya kadar geleceğini nereden bilebilirdik? Yüzümü kocaman bir gülümseme kapladı ve yanaklarım kızardı. Yüzümü yere eğdim. Ardından Kıvanç'ın mavişlerine bakıp
-Evet, sonsuza kadar.
Herkes alkışladı.
-Siz, Kıvanç Aksoy, Damla Çetin'i, hastalıkta, sağlıkta, iyi günde, kötü günde, ölüm sizi ayırana kadar karınız olarak kabul ediyor musunuz?
-Evet, sonsuza kadar.
Etrafı kocaman bir alkış sesi sardı.
-Siz Gamze Kayıkçı ve Ozan Bayraktar, bu evliliğe şahitlik ediyor musunuz?
-Evet, sonsuza kadar.
Herkes gülüp, alkışladı.
-Ben de belediye başkanlığının bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak, sizleri, karı-koca ilan ediyorum.
Nikah memuruyla birlikte ayağa kalktık. Nikah memuru, bana evlilik cüzdanını uzattı. Kıvanç'a bakarak;
-Gelini öpebilirsiniz.
Kıvanç, alnımdan öptü, evlilik cüzdanını ikimiz de tutup, havaya kaldırdık. Bu anı ailemin de görmesini isterdim. Annem grur duyardı. Ellerimizi indirdiğimizde gök yüzüne baktım.
-Sizi özledim.

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin