10.BÖLÜM: "LUNAPARK."

510 33 5
                                    


Keyifli Okumalar...

*

Tuna'ların evine vardıktan sonra kapı zil'ine basıp beklemeye koyuldum. Bir kaç saniye sonra kapıyı hizmetçileri açıp "Buyrun Melodi Hanım içeri girebilirsiniz, Yelda Hanım da sizi bekliyordu." Dedi samimi bir şekilde. Bende hafifçe kafamla onaylayıp içeri girdim.

Salon'a doğru ilerlerken evi bir kez daha süzmeye başladım. Aslında bu ilk denebilirdi çünkü geçen sefer geldiğimde sadece Derin'nin odasını görebilme şansım olmuştu. Ah ne şans ama!

Ev oldukça altın sarısı ile kaplıydı. Bütün eşyalar ben pahlıyım diye bağırıyordu resmen, ama Yelda Hanım baya zevkli olmalıydı çünkü bunlar sonradan görmüş olabilen bir kişinin seçtikleri olamaz.

"Ah, sen mi geldin tatlım? Geldiğini duymadım Fatma bana geldiğini söylemedi." Dedi yavaş yavaş koridordan yanıma doğru gelirken . "Aslında yeni geldim. Fatma bana beni içeride beklediğinizi söyledi." Dedim aslında heycanlı bir ses tonuyla.

"Oo bakıyordum da kimler gelmiş. Hoşgeldiniz Melodi Hanım. Evimize gelmekle bizi nasıl mahçup ettiniz bilemezsiniz!" Dedi her zaman ki bilmiş ve alaycı ses tonuyla.

Annesi şaşırmış bir şekilde bakarken "Ne oldu?" Diye soramadan kendini alamadı. Tam cevap verecekken Melodi yine araya girip böldü. "Anneciğim sen demedin mi Tunanın bakıcısı ona nazik davran diye?" Dedi ve devam etti; "Bende öyle yapıyorum ve Park'a Melodi Hanımla beraber gidiyorum!"

Ne demişti, ne demişti? Bir band'a alabilirmi? Yanılıyormuyum, Derin  benimle çocuk bakmak için park'a mi gelecekti? Yok artık.

"Tamam, Derin. Çok iyi olur bende Baban yokken bir şirkete uğruyayım diyordum. Şimdi gidebilirim.'' Dedi ve Tuna'ya seslendi.

Tuna minik ayaklarıyla merdivenlerden inerken diğer eliyle tutunmuş düşmemek için önlem alıyordu.

"Anneciğim, ben şirkete gidiyorum. Melodi Ablan geldi seni Park'a götürecek. Ben gelemiyeceğim ama Derin abin de senin birlikte gelmeyi kabul etti." Dedi acayip kendinden emin bir ses tonuyla. Yani Tuna'dan gelecek olumsuz bir cevap'ı kabul etmeyecek tarzdan.

"Abim gelmezse olmazmı? Ben Melodiyle yanlız takılmak istiyorum. Lütfen Anne." Dedi mızmızlanarak.

"Hayır Tuna, abinin de gelmesi gerek. Onunda parkta biraz eğlenmek hakkı değilmi?" Dedi onunda anlaması gereken bir ses tonuyla. Tuna'da bu durumu anlayarak "Peki, Anne onunda eğlenmeye hakkı var tabikii." Dedikten sonra Yelda Hanım Tunanın alnından öperek çıkış kapısına yöneldi.

"Sen niye geliyorsun ya?'' Dedim çıkışarak. Mal değildim ben heralde dün gelmiş evimi boka batırıyordu bugün de benimle Tuna'ya bakmak için park'a geliyordu. Yemezler gülüm.

''Kardeşime park'ta birşey yapmayacağın ne malum?'' Dedi ve -sözde- bilmiyormuş gibi tek takışını kaldırıp dudağını büzdü. Tamam ne kadar tatlı olduğunu söylemiyeceğim çünkü dün yaşananlar aklıma geldikçe bana bir geliyorlardı.

"Peki ben birşey yapmıyacağım. Yani gelmiyorum, Annenle konuşur izin alırım sende rahat rahat Tunayla oynarsın." Dedikten sonra rahatlama geldi. Onun yanında kendimi ezemezdim, herkes eşittir. Her durumda.

"Niye böyle yapıyorsun? Senin için geliyorum işte." Dedi gözlerini gözlerimin içine bakarak.
Normal de olsa dayanamaz bayılırdım ama şu an hiçte inanasım gelmiyordu.

"Lütfen Derin, mahfetme. Bu kaçıncı işim bilmiyorum bile, senin bu tür işlere ihtiyacın olmayabillir ama benim gerçekten var. Lütfen."
Dedim kendimden geçmiş bir ses tonuyla.

"Pekala Melodi, pekala." Dediği gibi Tuna'nın elini tutup kapıya doğru ilerledik. Askılığın önüne geldiğimizde Tunanın ceketini elime alıp giydirmeye başladım.

Ceketini giydirdikten sonra elimi sıkıca tutup evden çıktık. Evden çıkınca Yelda Hanım'ın özel şöfor'ü bizi almak için kapının önünde bekliyordu bu yüzden adımlarımı hızlandırıp arabaya doğru ilerlerken arkamdan gelen ayak sesleri duydum. "Mehmet! Benide bekleyin." Diye seslendi. Arkama baktığımda gelenin Derin olduğunu gördüm.

Umursamayarak Arabaya bindim ve Tuna'yı yanıma çektim.
"Ee ne oldu beni beklemiyormusunuz?" Diye sordu meraklı bir ses tonuyla. Sanki bilmiyordu. Değişik insan. Tabikii beklemiyoruz.

"En son gelmiyeceğini söylemiştin sanırım." Dedim önüme dönerek. Dikiz aynasından saçıma bakmayı da ihmal etmedim. Çaktırmadan tabikii. Göz ucuyla.

"Kararımı değiştirdim." Diyince hemen; "Iki saniyede insanın kararı nasıl değişiyorsa.. Insan mı dedim ben? Ahh pardon." Dedim.

Bu göt oluşunu keyifle izlemeye koyuldum. Cevap vermedi, sabrını ölçüyordu kendi kendine galiba. kemerleri takın demişti. Bunun üzerine aslında hiç kemer takmayan ben -kemer neydi, onu bile sordum- Tuna'ya örnek olmak için takmak zorunda kaldım.

Uzun ve sessiz geçen bir yolculuğun sonunda Park'a gelmiştik. Arabadan indiğimde buranın sadece park değil LunaPark olduğunu gördüm! Hemde Aslanoğlu Lunapark! Lanet olsun bu lunapark Derinlerin miydi?

Derin bizi beklemiyerek Lunapark'a doğru yürümeye başladı. Tuna'da sabırsız bir tavırla elimi çekiştirip duruyordu.
Derin'nin arkasından bizde girdik ve ona yetişmeye çalıştık, ama hala olayın şokunu atlatamadığım için Derin bana tip tip bakıyordu. Tanrım sanki kendime ait bi Lunaparkım olduda görmemiş gibi bakıyorum. Bence böyle tepki vermem doğal. Yani bence.

Burda jeton almak gibi bir sorun olmadığı için direk Oyuncak Makineleri'nin yanına gittik, ve Tuna çok istedi diye önce Çarpışan Arabalara sonrada Penaltı vuruşlarına gittik. Çarpışan arabalarda Derin'nin sürekli bana çarpası, benimde midemin alt üst oluşundan sonra bulanmam -kusmam- dışında pek birşey olmadı. Penaltı vuruşlarında
Derin tam bir fiyaskoydu. Melodi Koçer ablanızda tam bir Alex De Sozua havasıyla 3 turluk maçta 2 kere yendi.

Penaltı vuruşlarından sonra Derin'nin isteğiyle Gondoll'a bindik. Binmez olaydık. Gerçekten berbat bir deneyimdi. Sadece en sonda oturduğumuz için havaya kaltığında benimde hava kalkıp düşmiyeyim diye Derin'nin bana sıkıca sarılması sırasında sorun yoktu.

Baya eğlendikten sonra Derin üçümüze pamuk şeker almaya Büfeye gitti ve bizde Tuna'yla Büfe'nin yanındaki banka oturduk.
Tuna; ''Mel, bugün için gerçekten teşekkür ederim seni çok seviyorum'' diyip sarıldı. O sırada elinde Pamuk şekerle bize doğru gelen Derin'i gördüm. Derin kocam, Tuna çocuğumuz ve biz onu bir haftasonu dışarıya çıkarıyoruz. Aile gibi. Aile. Hayalini kuramadan duramadım, o kadar güzel olurdu ki. Sonra kendine gel Melodi diyerek durdurdum kendimi.

Derin, pamuk şekeri bana uzattıp ''Afiyet Olsun sakar." Diyip gülümsedi. Daha doğrusu gamzeleriyle bana ateş etti desek daha doğru olur. Hiçbirşey demeden gözümü devirdim ve bu hareketim karşında güldü. Tekrar ve tekrar. Gamzeleriyle.

Tuna'da pamuk şekeri uzattıktan sonra bana doğru döndü ve "Biraz konuşabillirmiyiz? Özel." Dedi gözlerime bakarak.
"Burdamı?" Diye sordum aceleyle. "Biraz ötede olsa iyi olurdu aslında." Dedi ve kalbim ağzıma gele gele yürüdüm. Karşıma geçti ve konuşmaya başladı.

*

sakar bayan  // ethan dolanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin