2.BÖLÜM: "İŞ GÖRÜŞMESİ."

1.4K 157 10
                                    


Keyifli Okumalar...

*

Tanrım! Sürekli geç kalmak zorundamıyım? Bu kaçıncı iş görüşmem bilmiyorum. Eğer hepsine giderken sadece 10 kuruş biriktirseydim belki de milyarder felan olabilirdim.

Siyah dar kotumu göbeğin üstünde biten T-shirtüm'le tamamladım. Saçımı doğal haline bırakarak siyah topuklu botlarımı giydim. Hava hafif serin olduğu için siyah deri ceketimide almayı unutmadım. Moda anlayışım kesinlikle buydu.

Zaten epey geç kaldığım iş görüşmesine son kez saate bakarak kapılarını tıklatım. Derince aldığım nefesi geri vermekle meşgulken kapıdan gelen sesle irkildim. Biri. bana. şaka. yaptığını. söylesin. lütfen.

Buğra ve o veled heryerde olmak zorundamıydılar? Belkide bu ev onlarin kaçıncı evidir. Ee normal olarak.

Buğra da  ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım o da böyle birşeyi beklememişti.

Zorla olsada toplarlayarak "İçeri gir Melodi." diyebilmişti. Bende kendimden gayet emin adımlarla ilerlemiştim. İş yapiyoruz burda iş. Az ciddiyet lütfen havasına bürünmüştüm, inandınızmı cidden?

"Sen kaç işte çalışıyorsun? Yani bu gereklimi?" diye sormuştu. Tereddüt ettiğini zaten ses tonundan anlamıştım. Yanlış birşey söylemekten korkuyordu meteorum benim ya.

Bende sakin bir tavırla; "Çalışmam gerek bunun dışında bir işte daha çalışıyorum. Bilirsin Lise masrafları biraz zor olur, hele ki ailenle beraber yaşamıyorsan."

"Yanlış anlamazsan ve cidden bu konuyu konuşmak istemezsen cidden anlarım, ama son bir sorum olacak." dedi.

Bende "Tabii." anlamında başımı salayacakken içeri giren ağır parfüm kokusuyla kafamı kapı yönüne çevirdim.

"Bakıyorumda baya samimi olmuşsunuz. Bu kız o kız mı?" dediğinde kendimi kötü hissettim. Resmen bana laf atıyordu. Yelloz karı.

"Hayır yenge, bu size dün bahsetiğim Melodi. Hani Kaan'nın ittiği bakıcı kız."

Kendimi kötü hissetmiştim. Beni "Bakıcı kız." olarak tanımlaması gururumu kırmıştı. Sonuçta onların anlamasını beklemiyordum, bütün ülkeye bakacak kadar paraları var ve zenginler.

Ve ben, istemiyerekte olsa bunu yapmam gerekiyordu.

"Ah pekala. Kusura bakma tatlım. Ee nasılsın?" Oha yani kadın bildiğin 180 derece döndü.

"Iyiyim, teşekkürler. Ben bir an önce Tuna'yı görmek istiyorum da." dedikten sonra yelloz diye adlandırdığım kadın bana bakakaldı.

"Baya aceleciyiz. Sevdim ama bu kadarınada gerek yok." dedikten sonra "Sevinmenize, sevindim." dedim yalakalık yaparak. Sonuçta patronum ve bana da para gerekli.

''Tuna, gel tatlım. Melodi seni bekliyor, hem tahmin ettiğinden daha güzel." Yani çüş, inşallah aklımda ki şey değildir diye dua ettim.

"Anlamadım nasıl yani?" Dedikten sonra gerçekten anlamlı bir cevap bekliyordum. "Evet, senin haberin yok tabii. Tuna bakıcı istememekte kararlıydı. Fakat Buğra senin resmini gösterince, billirsin seni beğendi."

Şimdi ben hangisine yanayım? 6 yaşındaki Tuna'nın benden hoşlanmasınamı, yoksa Buğra'nın benden habersiz benim orangutan gibi tipimi çekmesinemi? Allahım bana sabır ver.

Buğraya ordan en sert bakışımı göndermeye çalıştım ama bana o tebessümle karşılık verdi. En nefret ettiğim şeylerden biriydi. Olum güzel olsam gel ön kameradan çekelim. Ne diye habersiz çekiyon.

Koridordan minik ayak sesleri geldi. Kafama o tarafa çevirdiğimde, küçük Tunayı gördüm. Çok tatlıydı, küçük bukleleri cidden sevimliydi. Alnına düşen bukleleri geri attığı zaman ki karizması kesinlikle yaşıtlarım da bile yoktu.

''Merhaba Mel. ben Tuna
Umarım Mel demem de sorun yoktur?'' değince küçük çaplı bir şok geçirdiğimi hissetim. Büyümüşte küçülmüş gibiydi, iyi anlaşacağımızı biliyordum.

''Hayır tabikii de sorun yok canım.'' dediğim zaman yüzünde çarpık bir gülümseme olmuştu. Bi saniye hormonlarıma sahip çıkmam gerek yoksa 6 yaşındaki çocuğa aşık olmak üzereydim.

''İyi anlaşmanıza sevindim, Tuna seni odasında gezdirmeden önce klişe konuları konuşmamız gerek. Bilirsin iş konularını." dediğinde kesinlikle mevzunun para olduğunu anlamıştım. Yani anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Tamam bende aptalım ama konumuz bu değildi. Herneyse.

''Pekala, haklısınız.'' Dediğimde sevecenle gülümsemeye çalıştım. "Çalıştığının karşılığı ne kadar olacak? Aklında belli bir sayı varsa çekinme söyle, sorun olmaz.''

Dediğinde aslında ''Tabi olmaz lan, bide olsun şu zenginlikte.'' diyesim gelmemiş değildi, ama yapamadım.

Götüm kişisel olarak yemedi.

''Pardon, iyimisiniz?'' dediğinde ne diyeceğimi bilemedim aslında ben bir miktar düşünmemiştim bile. Çünkü diğer evlerde bile onlar verirdi. Pek bakmazdım.

''Benim için fark etmez, bayan-'' dediğimde kalakalmıştım harbiden adı neydi bu yelloz karının?

''Kusuruma bakmazsanız bişey sorabilirmiyim? dediğimde kadın meraklanmıştı. ''Elbette.'' dediğinde sorumu sordum. ''Adınızı öğrenebilirmiyim?'' Sesim oldukça sesli çıkmıştı.

''Annemin adı Yelda.'' Bu ses bana tanıdık gelmişti, ama her kimin sesiyse tınısı beni etkilemişti. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde yürüyen kaslı bir cisim gördüm, ve bize doğru geliyordu. Allahım, bu o! Lanet olmasın!

Gayet sakin bir şekilde, ''Merak ettiğin birşey varsa bana sorabilirsin.'' dediğinde hala ağzım açık ona bakıyordum. Beni hatırlamamış olmamasına sevinmiştim çünkü en son teorisine göre beni mahfedecekti. ''Ukalalık etme Derin, kardeşinin yeni yardımcısı ve Tuna ona bayıldı! Biliyorsun Tuna çok kolay beğenen birisi değil, mahfetme istersen.''

Ya cidden ben ne boklar yedimde bunlar geldi başıma? Cidden beni hatırlamıyormuydu yoksa bilerek mi yapıyordu? Duygusuz piç.

''Pekala, kusura bakma. İstersen Tunanın odasına onu ben götürebilirim.'' dediğinde bana bir geldiler. Ne zamandandır ordaydıda bizim konuşmalarımızı duydu?

*

Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlayın. Diğer bölüm tahminen yarın gelecektir. Al dı lav. 💜

sakar bayan  // ethan dolanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin