"Mel iyimisin?" Ah hadi ama beynim bana tekrardan oyun oynayamaz değil mi? Gördüğüme yemin bile edebilirim!
"Ha? Sorun yok tabikii, içeri geç geliyorum ben."
"Peki güzelim."
Derin yanıma gelmeden, işimi halletmeyi düşündüm. Hamile olduğumu düşünüyorum, tamam biraz şok gibi oldu ama kesin birşey yok. Olamazda zaten. Hızlıca banyoya girip işimi halettim ve beş dakika boyunca geçmesini bekledim. Beş - altı dakikanın sonunda bakmaya korkar oldum. Olamazdı değilmi? Hem korunuyorduk, bu çok saçma! Yavaşça gözlerimi açıp çubuğa baktım. Tek çizgiydi. Sevinçle, mutfağa gidip hazırladığım tepsiyi alıp oturma odasına geçtim.
"Dero, ben geldim."
"Sakar, Dero ne be? Boşarım seni vallah bak. Kendine gel karı, öyle kro kro konuşma." dedi gülerek.
"Peki abicim." dedim çocuksu bir ses tonuyla.
"Bana abicim deme güzellik, aşkım de bitanem de..." dedikten sonra rolden çıkarak kollarının arasına aldı, sonrada bacaklarının üstünde uzandırdı ve saçlarımla oynamaya, koklamaya, kabartmaya çalıştı. Cips yedikten sonra elini saçlarımda temizlemesi dışında sorun yoktu.
"Ya, çok pisliksin Dero."
"Teşekkür ederim Melo."
"Ya senin o kaslı vücündaki ağzına hiç yakışmıyor öyle şeyler."
"Seninde o tapılası fiziğine bebeğim. O fiziğine..." dediği zaman bir Derin Aslanoğlu klasiği olan yaramazlığa başlıyacağımızı anladım. Millet, o iş üzerindeyken tahrik edici şeyler söylüyordu, Derin ise bana dudağının üstündeki kıllar sana selam söylüyo, tarzında espiriler yapıyordu. Adı üstünde espiri, çünkü bu aralar Derinin yüzünden sürekli ağda yapıyordum. Birden beni kendine sertçe çekip öpmesinden başlıyacağımızı anladım.
"Al, al dudağımı kopar öyle ye." dedim göz devirerek, yavaş olması içindi.
*
Sabah gözlerimi, Derinin kaslı kolları arasında uyanmıştım. Derince bir esneyerek, Derine döndüm. Dudağına öpücük kondurmaya başladım romantik bir şekilde.
"Kızım, düzgün öpsene, sinek konuyo zanediyorum. Ağzının ortasına iki tane çakcam he." dediği zaman 'he sus he, çok biliyon he.' bakışımla ona baktım. Ama uyuduğu için beni görme olasılığı sıfırdı.
"Seni gördüm Mel." dedi gülerek.
"Lan okula geç kalıyoruz, ben acilen duşa giriyorum. Tamam mı?" dediğimde cevap vermedi. Bende cevap vermesini beklemeden odadan çıktım. Banyoya girerek suyu ayarladım. Hemen saçımı şampulanlıyarak, Derinin duş jelini alarak vücuduma sürdüm. Onun gibi kokuyordum, bu hissi sevmiştim. Banyodan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı giyip üstüme havluyu sardım. Odaya giderek dün giydiğim kıyafetleri üstüme geçirdim. O sırada Demir'in eve geldiğini anladım, tam gitmek için bakacaktım ki, birden ayağım kaydı ve göt üstü oturduktan sonra kafamı kapıya vurdum. Birden ayak sesleri geldi. Gözlerimi hafif açmaya çalıştım. Bana mal mal bakanlar, Derin ile Demir'di.
"Lan kız düştü." dedi Derin alayla.
"He lan, nasıl güldüm be."
"Hobisi biliyormusun onun."
"Insanın hobi edinmesi güzel birşey he." dediklerinde lafı bölüp konuşmaya başladım.
"Iyimisin benim sakar bayanım?"
"Lan Derin, seni çift görüyorum galiba. Hastaneye götür beni."
"Bu kızda kafa gitmiş harbiden. Hepimize hayırlı olsun, sıçtık."
''Mel, ben Demir o da Derin. Derin benim ikizim. Bende Demir ikiziyim." dediği zaman ona baktım. Ikisi hala hunharca gülüyorlardı.
*
Ilk ders, ingilizce olduğu için derse girememiş sınıflara gidip tek tek duyuru yapmıştım. Sonra yarışmaya katılmak isteyen gönüllüleri toplamıştım. 28 kişi vardı ama benim bu sayıyı 10 kişi'ye indirmem gerekiyordu. Zaten bu kadar gönüllü olacağını tahmin etmiyordum. Düşünün yabancı şarkı dememe rağmen 28 kişi katıldı. Arsız Bela deseydim, işin içinden çıkamazdık herhalde. Topladığım 28 kişi ile beraber konferans salonuna indik. Herkes koltuğa oturduktan sonra sahneye geçip konuşmaya başladım.
"Öncelikle merhaba. Ben Melodi Koçr, size ne yapacağınızı söylemek için burdayım. Bir nevi, yönetici gibi ama herneyse önemli olan bu değil. Bana sadece 10 kişi lazım. Yani bu da demek oluyor ki, 18 kişi elenecek ve biz yolumuza diğerleriyle devam edeceğiz. Elemeye geçmeden önce, kendine güvenmeyen kişiler varsa, şimdiden çıksın yoksa gösteri günü onların nazıyla uğraşamam." Dediğim zaman üç kişi arkasına bakmadan çıktılar. Konuşmama devam ettim. "Neyse, biz elemeden, kendilerini elemeye başladılar." dedikten sonra içeriye Derin girdi. Onu bana elemelerde yardım etmesi için çağırmıştım. Sahneye yanıma gelince masaya oturdu ve bende yüzüme yapmacık bir gülümseme koydum ve son bir şey söylemek için ağzımı açtım. "Ve kızlar, o çocuk benim sevgilim. Onu bırakın tavlamayı, gülümsediğinizi görürsem dişlerinizi elinize veririm." dedikten sonra gülümsedim. Oturduğum yere geçtim. Gelen ilk kişi, ağzına sıçacağım dan haberi olmadan sahneye çıktı ve bende alaycı bir tavırla gülümsedim. 75. Açlık Oyunları başlasın! dedim içimden sinsirella bir tavırla.
*
Yaay, my baybs! Nasılsı bölüm? Yorumlarınızı bekliyorum. Yani, geç yazıp, uzun olmasından sa sık sık yazıp kısa olmasını tercih ediyorum ben. Ha bu arada beni merak edenler varmış. Resmimi buraya koymamı istediler. Bende onlar için yüklüyorum sonra sileceğim. Teşekkür ederim!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
