45.BÖLÜM: "ÜNİVERSİTE."

191 12 0
                                    

Y.N: Beni affedin sori, çünkü baya bir zaman aşımı yaptım ve ne tepki vereceksiniz bilmiyorum. Severmisiniz, sevmezmisiniz onu da bilmiyorum. Tek bildiğim şey kafamdaki kurguya göre hareket etmek. Birazcıkta doğaçlama. Sizi çok seviyorum, keyifli okumalar!

*

(3 Sene sonra...)

"Sen ne dersin, Mel?"

"Ha?" dedim bana bakan hocaya. Yine dersinde uyuya kalmıştım. Defalarca kez olmuştu ve eninde sonunda mahfedecekti beni hazırlan Mel.

"Diyorum ki, Aşk engel tanır mı tanımaz mı?" Şimdi bu ne alaka diyebilirsiniz. Universitedeyiz ve bu derste böyle beyin fırtınalarını sık sık yapıyorduk. Şu an '......' üniversitesinde psikolog bölümünü okuyordum ve ders Edebiyat'dı.

Babamın vefadından sonra, kendimi hiç boşvermemiştim. Kim olsa kendini bırakır derslerini boşverirdi. Ama ben derslerime tutunmuştum, kendimi herkesden soyutlamıştım. Derin den bile. En azından açıklanana girene kadar herşey yolundaydı beraber aynı tercihleri vermiştik, çıkmıştı. Hatta şu an orta sıralarda, benim hocanın sorduğu soruyu cevaplamamı bekliyordu. Ya da umursamaz bir şekilde birşeyleri de karalıyor olabillirdi. Bilemiyorum.

"Hocam, aşk engel tanımaz. Aşktan bahsediyoruz öyle değil mi? Sudan sevgiler değil. Gerçekten seven insan için, mesafenin önemi yok, engellerin de bir önemi yok. Asla yok. Ne olursa olsun."

"Pekala Melodi Koçer, o zaman dersten sıfır almamak için son bir soru. Beklemek mi Boşvermek mi?"

"Mm pekala." diye ağzımda birşeyler geveledim ve devam ettim. "Zafere giden yolda bekliyebilirim değil mi? Sabırlı olmak dikkat çekici bir unsur. Ve inandığım şey için mücadele ediyorsam beklemek daha önemli." dediğimde başını salladığını gördüm. Tam derse devam edecekken bu sefer sesine bu aralar yabancı olduğum kişi konuştu. Derin'di.

"Zaten beklerken bir süre sonra istemiyerek boşvermeye başlıyorsun. Neden bekleyen ben oluyorum diye düşünüyorsun ister istemez boşveriyorsun. Boşvermek. Ama açıkçası gelenide hemen affederim, böylede tuhafımdır." dediğinde hocamız konuştu bu sefer.

"Kısa süreli şairliğiniz için teşekkürler. Herneyse çocuklar, bugünlük bu kadar yeter gibime geliyor. Çıkabillirsiniz."

*

Ders bittiği gibi çantamı alıp sınıftan çıktım kapının önünde Burçin vardı. Burçin lisenin son senesi tanışmıştık ve zor zamanlarımda kesinlikle yanımda olmuştu. Kafa dengiydi.

"Ne oldu pek bir rengin yok?"

"Düşlediğin gibi olmadımı?" dediğimde sırıttı.

"Seni rezil etmiycem. Ama o şarkıyı söylemedim, hem rengin yerine keyfindi o. Herneyse, gerçekten neyin var, rengin solmuş."

"Iyiyim Burçin, acıktım galiba. Bir yere gidip birşeyler mi yesek?"

"Benim dersim var, onu söylemek için geldim. Dersim yaklaşık yarım saat felan. Sen kafetaryada otur beni bekle. Olur mu Melodirella?"

"Tamam o zaman, çıkınca mutlaka beni ara.'' dediğimde onaylayıp derslik sınıfına doğru ilerledi. Bende kafeteryaya ilerlemek için sağa dönüp yürümeye başladım. Alt katta olduğu için merdivenlerden hızlı bir şekilde inmeye çalıştım böyle havalı havalı ama son basamağa yakın ayağım birbirine dolandı ve yere kapaklandım. Düştükten bir kaç saniye sonra felçli Ali Rıza Bey gibi yerde kıpırdanmadan durdum. Lütfen kimse görmemiş olsun. Allahım. Nolur. Kimse. Görmemiş. Olsun. Diye tane tane kendi çapımda dua ettim.

sakar bayan  // ethan dolanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin