Son bir saat...
İşten çıkmama tamı tamına bir saat kalmıştı ama sanki zaman bana inat bir türlü ilerlemiyordu bugün. Her saniyenin geçiş hızı daha da uzuyor, sanki yelkovan bir türlü dönmek bilmiyordu. Tanrıya şükür Brad ile yaptığımız kasvetli konuşmadan sonra kafe yoğunlaşmıştı. Bu, kafamı kaşıyacak vakit bulmamamı ve Diana'yı bir süreliğine aklımdan çıkarmamı sağlamıştı. Şimdiyse kafe neredeyse boştu. Bu da bardak silip, kaşıkları parlatmaktan başka hiçbir iş yapmayacağım anlamına geliyordu. Dolu olmasını dilerdim, bu sayede kafam meşgul oluyordu. Gözlerimi duvara çevirdim, saat yediyi üç geçiyordu. Yani en son bakışımın üstünden sadece üç dakika geçmişti. Sıkıntıyla ofladım. Sürekli saate bakmaktan vazgeçip işime odaklanmalıydım, biraz daha bir şeyler kırarsam maaşımı almaya gelmeme gerek kalmayacaktı.
Her geçen saniye merakım daha da artarken, aynı zamanda korkmaya da başlamıştım. Ya başına kötü bir şey gelmişse? Ya çok geç kalmışsam? Bu zamana kadar evine gitmek neden aklıma hiç gelmemişti ki. Belki de sorunlarını bana anlatması için rahat bir ortama ihtiyaç duyuyordu ve bense elimde olan bu mükemmel fırsatı hiç kullanmamıştım. İster istemez büyük bir suçluluk duygusu kapladı içimi, yakın arkadaşımın peşinden gitmeliydim. Ona yardım eli uzatmalıydım ama çok geç kalmıştım. Şimdi dövünmenin zamanı değildi, daha önce düşünmeliydim bunları. Düşüncelerimin içinde boğulurken Brad'in sesiyle kendime geldim.
''Andy, iyi misin?'' diye sordu.
Olumlu anlamında kafa sallarken, yarım saattir parlatmaya çalıştığım kaşığı kenara bıraktım ve ''Evet, iyiyim,'' diye cevap verdim.
''O zaman çok sıkıldın sanırım... Çünkü son birkaç saattir gözün hep saatteydi, tabii aklın da başka yerlerdeydi. Bunun konuşmamızla bir ilgisi var mı?'' diye sordu, her şeyi anladım sakın yalan söyleme bakışını atmayı da ihmal etmemişti.
Yapacağım şeyi ondan saklamama gerek yoktu. Hem saklayamazdım da, garip bir şekilde yalan söylediğimde hemen anlıyordu. Bu yüzden düşüncelerimi onunla paylaşmaya karar verdim ve evet anlamında kafamı sallayıp '' Haklısın, bugün çok dalgınım ve evet, konuşmamızla ilgili. Onu çok merak ediyorum. Gözüm saatteydi çünkü iş çıkışı evine gitmeyi düşünüyordum. Belki sorununun ne olduğunu öğrenme fırsatım olur,'' diye cevap verdim yavaşça.
Brad anladım dercesine kafasını salladı. Derin bir nefes alırken de etrafına şöyle bir baktı.
''İş çıkışına bir saatten az kaldı ve Chloe akşam vardiyası için birazdan burada olur. O gelene dek ben, Leo ve Emma işleri halledebiliriz, sen git. Bak bakalım Diana'nın derdi neymiş ve sakın bana haber vermeyi de unutma,'' dedi.
Brad'in sözleri içimde bir sevinç dalgası oluşturdu.
Bunu dışa yansıtmamaya çalışarak ''Çok teşekkür ederim Brad, bu iyi olur,'' deyip hemen personel odasına doğru yol aldım.
Odaya girdiğimde hızlıca üstümü değiştirip eşyalarımı sırt çantama doldurdum. Belki Diana aramalarıma geri dönmüştür diye telefonuma baktım ama hiçbir şey yoktu. Tekrardan şansımı denemeye karar verip, onu bir kez daha aradım. Ulaşılmıyordu, sıkıntıyla iç çekip telefonumun mesajlar bölümüne girip ona geleceğimi bildiren bir mesaj attım. Mesaj gönderilirken bir an yanlış mı yaptım diye düşünmeden edemedim, sonuçta geleceğimi bileceği için evden çıkıp başka bir yere gidebilirdi. Artık çok geçti elbette, çoktan mesaj atmıştım. Derin bir nefes alıp Betty'ye, bu akşam Diana'yla kalacağımı bildiren bir mesaj gönderdim. Betty anında Ok yazarak mesajıma geri dönmüştü. Ah, bana hala kızgındı, ayrıca Diana'dan da pek hoşlanmıyordu. Bu faktör onu daha da fazla kızdırmış olmalıydı. Yeniden mesaj yazmaya yeltendim ama bununla uğraşacak vaktim yoktu şuan. Bu yüzden mesajlar bölümünden çıktım. Eve gidince ona her şeyi rahat rahat anlatacaktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/70056430-288-k630671.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...