Kaçmam gerekiyordu.
Burada durdukça tehlikenin içine çekiliyordum. Silahlar, kaçırmalar, gizemli konuşmalar falan bunlar bana göre değildi. Kesinlikle bu hayata girmek istemiyordum. Güçsüz ve savunmasız biri olarak sonunda tahtalıköyü boylardım çünkü. Korkuyla yere çömeldim ve ahşap kapıya doğru ilerlemeye devam ettim. Birkaç saniye ilerledikten sonra durdum ve kafamı sert zemine dayayıp çığlık atan vicdanımın sesini bastırmaya çalıştım. Andy hayır, vicdanını dinleme zamanı değil!
Kaç ve git!
Mantığımın diretmelerine rağmen lanet kalbim gitmeme izin vermiyordu. Elimden ne gelebilirdi ki! Kadının elinde silah vardı, beni tek bir kurşunla öteki tarafa postalayabilirdi. Yine de dayanamayıp önümdeki seçenekleri düşündüm hızlıca, ya kurtulmak için kaçacaktım ya da bir şekilde kadını engelleyecektim. Kaçmak en mantıklı olanıydı aslında, buraya zorla getirilmiştim ve başkasının işine karışmak dahi istemiyordum. Hem kadının hedefini tutturup tutturamayacağı da kesin değildi, değil mi?
Kalbim sıkıştı, kimi kandırıyordum, vicdanım asla kaçıp gitmeme izin vermezdi. Hafifçe inledim, müzik sesi bu inleyişimi yutmuştu. Derin bir nefes alıp az önceki deri koltuğun köşesine geri süründüm ve ilk defa bu kadar merhametli olmaktan nefret ettim. Aptallık ediyordum. O adam beni kaçırmış ve hapsetmişti ve ben sırf onu kurtarmak için kendi kaçışımı heba etmeyi düşünüyordum. Gerçekten de aptaldım ama bu da benim lanetimdi işte, her zaman kendimden önce başkalarını düşünmek gibi saçma bir özelliğim vardı. Bu hep böyleydi aslında, benden üç yaş küçük kardeşim Mary doğduğundan beri tüm suçları üzerime alırdım. Böylece ona kızmazlardı. O da yaramazlık yapmaya devam eder, beni düşünmek gibi bir derdi asla olmazdı.
Derin bir nefes alıp düşüncelerimden sıyrıldım. Fazla bir vaktim yoktu ve şu ana odaklanmam gerekiyordu. Bir çözüm yolu bulmalıydım. Önce bağırarak onu kurtarmayı düşündüm, böylece hemen kaçabilirdim ama müzik o kadar yüksekti ki sesimi bastıracaktı. Çömeldiğim yerde sabit dururken gözlerimle kendimi savunmak için kullanabileceğim bir eşya aradım. Yaslandığım koltuğun hemen önünde yer alan masanın üzerinde kristal bir kül tablası duruyordu. Etrafı kısaca taradım ve ondan daha iyi bir silah bulamayacağımı anladım. Koltuğun kenarından çıkıp masaya kadar süründüm ve yavaşça ona uzanıp kül tablasını elime aldım ve eski yerime geri dönerken onu göğsüme sıkıca bastırdım. Camdan yapılmış olan bu kül tablası fazlasıyla ağırdı. Bununla kendimi nasıl savunacaktım bilemiyordum ama elimdeki ağırlığı kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıştı.
Dikkatimi tekrardan kadına verdim. Kararlı bir şekilde dururken gözü avındaydı ve her an tetiği çekebilirdi. Panik alarmları beynimin dört bir köşesinde çalmaya başlayınca, her ne kadar beni kaçırmış olsa da onu ölüme terk etmeyeceğimi anladım. Bir şeyler yapmam gerekecekti. Bir an kül tablasına, ardından kadına kısa bir bakış attım. Sonra ikinci kez düşünmeden çömeldiğim yerden hafifçe kalktım ve önümdeki deri koltuklara kadar koşup, elimdeki kül tablasını tüm gücümle kadına doğru fırlattım ve kül tablasının döne döne kadının hemen önüne doğru uçmasını izledikten sonra hemen yere çömeldim.
Kül tablasıyla, elinde silah tutan bir kadına saldıracağımı söyleseler... Kahkahalara boğulurdum.
Fakat yapmıştım işte.
Kalbim gümbür gümbür atıyor, nefesim korkudan boğazıma diziliyordu. Müzik sesi o kadar yüksekti ki camın parçalanma sesini bile duyamamıştım. Belki de kadın bile bu sesi duymamış, hatta ona fırlatılan kül tablasından bir haberdi. Hayır, tam önüne doğru atmıştım. Kesinlikle fark edecekti. Asıl soru, fark ettikten sonra ne yapacaktı? Amacım kadını uzaklaştırmaktı ama ya uzaklaşmazsa? İrkildim, muhtemelen ona kül tablası fırlatan çılgını aramaya gelecekti. Korkuyla deri koltuğa yapıştım ve kollarımı bedenime sarıp birkaç saniye bekledim. Merak duygum artmaya başlıyor, kadının ne yaptığını öğrenmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...