Ne kadar süredir yürüdüğümüz hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Diana daha fazla devam edemezdi. Çok kan kaybetmişti ve acilen müdahale edilmesi gerekiyordu. Hastaneye de gitmek istemiyordu. Haklıydı, bu adamlar her yerdeydiler. Hastaneye gittiğimiz takdirde bizi bulmaları an meselesi olurdu ve buldukları zaman başımıza gelecekler... Pek hoş olmazdı.
Bunu ben bile tahmin edebiliyordum.
Victor'un yanına gitmeliydik ama yürüyerek ona ulaşmamız imkânsızdı. Bu yüzden ana yola çıkmamız ve taksi bulmamız gerekiyordu. Diana'ya çevirdim gözlerimi, beti benzi atmıştı, alnı terden parlıyor, sürekli kesik kesik nefesler alıyordu. Elini karnına sıkı sıkı bastırmaya dahi gücü yetmiyordu artık. Onun için endişelenmekten kendimi alamadım, sonuçta hala benim arkadaşımdı. Onu hiç tanımamış olsam da yüzüne baktığım zaman birlikte kısa kahve kaçamakları yaptığım arkadaşımı görüyordum. Sesi ve yürüyüşü hala aynıydı. Bu durum onu görmezden gelmemi engelliyordu.
Şimdiye korkudan ölmüş olmam gerekirdi ama derin bir sakinlik kaplamıştı içimi. Sanki vücudum ve beynim bu olağandışı duruma ayak uydurmaya başlamıştı. Bu durumdan şikâyetçi değildim elbette. Birimizin ayakta durup olayları kontrol etmesi gerekiyordu. Normalde bunu Diana'ya bırakırdım ama şuan bunu başarabilecek durumda değildi ve bu iş ne yazık ki bana kalmıştı. Düşüncelerimi sonlandırıp gözlerimi Diana'ya çevirdim. Yüzü daha da beyazlarken, elleri kan içinde kalmıştı. Kaşlarımı çattım ve içimi kaplayan tedirginlik hissini görmezden gelmeye çalıştım. Daha fazla kan kaybetmemesi gerekiyordu. Bu yüzden biraz daha yürüdükten sonra Diana'yı Sokak arasına soktum ve etrafı çok az aydınlatan cılız sokak lambasının altına doğru ilerletip direğin dibine oturttum. Onunla birlikte ben de yere eğildim ve etrafı kolaçan edip gelen giden var mı diye baktım. Hala caddeye ulaşamamıştık, etrafta ise hala kimse yoktu.
Sanki bu gece olacakları biliyorlarmış gibi, kimse dışarı çıkmamıştı.
Diana soluk soluğa ''Neden durduk? Durmamalıyız, hemen buradan gitmeliyiz,'' dedi. Gitmemiz gerektiğini biliyordum ama önce yarasına bir bakmam gerekiyordu. Kan akışını durdurmadan yürümek mantıklı değildi, hiç değilse bir bezle yarayı kapatmalıydım.
Sakin bir ses tonuyla''Tamam, gideceğiz ama önce yarana bakacağım,'' dedim.
Olumsuz anlamda kafasını sallasa da pek umursamadım. Uzandım ve nazik olmaya çalışarak tişörtünü hafifçe kaldırdım. Kan, beyaz tenini tamamen kaplamıştı. Bu görüntü midemin bulanmasına neden oldu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, ardından gözlerimi açtım ve yaranın büyüklüğünü görmeye çalıştım. Biraz dikkatli bakınca göbeğinin sağ tarafındaki derinin tahrip olduğunu gördüm. Birkaç santimlik uzun çizgi şeklindeki yara, bıçakla açılmışa benziyordu. Eğildim ve yaranın etrafında belli belirsiz ip parçaları olduğunu fark ettim. Sanırım dikilmişti. Çocukken koluma ve bacağıma birkaç kez dikiş atılmıştı ama hiçbiri şuan gördüğüm ipe benzemiyordu. Hava karanlıktı ve ipin şeklini görmekte zorlanıyordum. Yine de görmeyi sonunda başardım. Şaşkınca ve dehşete düşmüş bir halde Diana'nın kapalı gözlerine bakmaya başladım.
Bildiğiniz dikiş ipiydi bu!
Bunu yapmış olamazdı, öyle değil mi?
''Bunu sen mi diktin ?'' diye sordum hızla.
Sorduğum soruyla gözlerini açıp bana çevirdi ama bir şey deme gereği duymadı. Demesine de gerek kalmadı aslında, gözleri bana çoktan cevap vermişti. Hissettiği acıyı düşündükçe midem kasıldı. Nasıl cesaret edebilmişti, ben bunu asla yapamazdım. Yaraya biraz daha baktım, her ne kadar tiksinsem de katlanmaya çalıştım. Aslında dikişin hepsi patlamamıştı, sadece üst tarafı açılmıştı. Hemen Diana'nın çantasına uzanıp içinden iki tane siyah tişört aldım. Daha sonra üstündeki ceketi ve tişörtü canını acıtmamaya çalışarak çıkardım.
![](https://img.wattpad.com/cover/70056430-288-k630671.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...