Yine en başa dönmüş gibi hissettim kendimi.
Kaçırıldığım gün uyandığım yataktaydım. Sanki hiç eve gitmemiş, sanki onca tehlikelerden kaçıp buraya gelmemişim gibi hissediyordum. Fakat birçok şey olmuştu ve o şeylerin hepsi hayatımı değiştirmişti. Yarım saattir yatakta oturup öylece etrafı seyrediyordum. Elimle sol gözümü hafifçe ovup derin bir nefes aldım, kendimi fazlasıyla bitkin hissediyordum. Bu bitkinlik bedensel değildi elbette, ruhsaldı. İşte bu yüzden her an patlayacakmış gibi göğsüm gerilmişti. Sanki bir şey göğsüme öylesine baskı yapıyordu ki, canım yanıyor gibiydi.
Elbette yanmıyordu... Sadece öyle hissediyordum işte.
Bu da duygularımın ne denli yoğun olduğunu gösteriyordu.
Farklı hissetmemin nedenini henüz çözememiştim ama bu farklılık... Bir algılayıştan kaynaklanıyordu sanırım. Olayları daha yeni yeni idrak ediyordum. Mafya peşimdeydi ve tanrım... Bu şaka gibi geliyordu işte. Bundan birkaç gün önce böyle bir şeyin başıma geleceğini söyleseler, onlara asla inanmazdım ama olmuştu işte. Evimden, en güvenli hissettiğim yerden kaçmak zorunda kalmıştım. Kaçarken az daha ölüyorduk. Taksicinin verdiği tepki zaten hep aklımdaydı. Ayrıca Victor'un bana gösterdiği tesis de vardı. Ah, iş anlaşmasını da unutmamam gerekiyordu. Sonuçta artık onu kabul etmiş sayılıyordum.
Aklımı kaçırmak üzereydim.
Tek bir gözyaşı tanesi elime hafifçe düştüğünde bıraktığı izi görmek için kafamı aşağıya doğru çevirdim. Uyandığımdan beri döktüğüm ilk gözyaşımdı, ne fazlası ne de azı. Her şeyi unutmak adına gözümü kapatıp nefesimi tuttum. On saniye, yirmi saniye. Gittikçe nefes alma isteğim artıyordu ama aynı zamanda kafamdaki düşüncelerden de bir nebze olsa kurtuluyordum. Bu yüzden nefes almadım. Otuz saniye, kırk saniye. Gözümün önüne annemle babamın bana gülümseyen bir fotoğrafı geldi, onları görmek daha da cesaretlendirmişti beni. İçimdeki sıkıntıyla birlikte küçülüyordu dertlerim.
Beynim tamamen nefes almaya odaklandığında yüzümde hafif bir gülücük oluştu. Düşünceler azalmıştı. Şimdi sadece nefes almak istiyordum ama yapamıyordum, sanki beni kemiren düşünceler yerine nefessiz kalmak bana daha cazip geliyordu. Beynimde yankılanmaya başlayan uğultulara aldırış etmedim. Yapmam gereken tek şey ağzımı açıp içime nefes çekmekti ama yapamıyordum, sanki nefes alma yetimi kaybetmiş gibiydim.
Hafif bir sarsılma hissettim önce, daha sonra bu sarsılma şiddetlendi. Kolumda hafif bir acı oluşurken kulaklarıma sert bir ses dolmaya başladı. Sanki biri bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama anlayamıyordum. Kolumdaki acı artırdıkça sesin şiddeti de arttı.
'' Andy! ''
Sesin sahibi başka şeyler de söylüyordu ama algılayabildiğim tek şey ismimdi, diğerleri kulaklarıma dolmadan havada yok oluyordu. Her saniye daha da şiddetlenen sarsıntı ve ses, sonunda bilincimin geri gelmesini sağladı. Kendimi zorladım ve gözümü açmaya çalıştım ama olmadı. Kolumdaki acı yerini tatlı bir sızıya bıraktığında, bu sefer çenemde bir ağrı hissetmeye başladım.
''Andy nefes al !''
Sesin sahibi her kimse nefes almamı istiyordu.
Yeniden gözümü açmaya çalıştım ama olmadı. Vücudumun kontrolünü kaybetmiş gibi hissediyordum, artık sözüm geçmiyordu. O sırada çenemdeki el şiddetini daha da artırmıştı. Tekrardan sarsıldım ve bu sarsılma beni hayata döndürdü. Tıpkı sert bir dalganın kayalıklara tüm gücüyle çarpması gibi, aldığım onca nefes ciğerlerime sertçe çarptı. Göğsüm hızla inip kalkıyor, sanki maraton koşusundaymışım gibi hissetmeme neden oluyordu. Bıkmadan usanmadan nefes alıp veriyordum. Ciğerlerim bayram etmişti. Kafamdaki zonklama yerini sessizliğe bıraktığında bile gözümü açamamıştım. Nefesim düzene girmişti ve ne yazık ki o kaçtığım karmakarışık hisler de geri gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...