Betty'nin öldürücü bakışları altında bıçağımı masadaki çikolata kavanozuna daldırıp ekmeğime bir güzel sürdüm ve yemeye başladım. Sanırım çikolataya karşı olan zaafım her gün daha da artıyordu. Benim için sorun yoktu ama göbeğim bundan pek memnun gözükmüyordu. Buna bir çözüm bulmam gerekiyordu ama şuan bunu düşünecek durumda değildim, ne de olsa son çikolata parçacıklarının zevkini yaşıyor olabilirdim. Malum Betty fişimi her an çekebilirdi. Bu yüzden onunla göz göze gelmemeye çalışıyordum, eğer gelirsem sadece bakışlarıyla bile bana bir füze gönderebilir ve ölmemi sağlayabilirdi. Ayrıca yaptığım şeyden dolayı utanıyordum. Sonuçta hayalleriyle oynamıştım.
Ne mi oldu?
Kevin ismini duyduğu an tüm algıları açıldı elbette, çok kısık bir sesle söylemem rağmen hem de. Birden çığlık attı ve yataktan kalkmaya çalıştı, öyle çok heyecanlandı ki kalkmaya çalışırken dengesini kaybedip yere yapıştı.
Ben de çok mükemmel bir arkadaş olduğum için onun haline kahkahalarla güldüm ama gerçeği anladığında sonum hiç iyi olmadı. O kısmı pek hatırlamıyorum doğrusu. Sanırım kafama aldığım sert darbeler ve saçımın yolunması sonucu bilinç kaybı yaşıyorum. Neyse, Betty sonuç olarak bana hala kızgındı. Ayrıca avını bekleyen aslan misali gözleri hep üzerimdeydi ve açıkçası, doğru anda üstüme atlayacak diye fazlasıyla korkuyorum.
Kendi kendime düşünürken ayağıma gelen sert darbeyle birlikte yerimden sıçradım. Ani gelen hareket sonucu elimde tuttuğum bardağım sallanmış, içindeki çay biraz etrafa sıçramıştı. Bardaktaki çayın fazla sıcak olmaması şanslı günümde olduğumu hatırlatmıştı bana.
Nazikçe ''Ne oldu?'' diye sordum, aşırı tepki vermemeye çalışıyordum. Biliyorsunuz... Aslan, av, füze, bilinç kaybı...
''Bardağım boşaldı,'' dedi yavaşça.
Sahte bir gülücük yerleştirdim yüzüme. Açıkçası tepki vermemek için harcadığım çabayı birazda ders çalışmak için harcasaydım okul birinciliği fazla bir farkla benim olurdu muhtemelen. Mimarlık bölümü üçüncü sınıf öğrencisiydim ve dersler o kadar zordu ki bazen bırakmayı düşünüyordum. Yine de henüz pes etmeye niyetim yoktu. Edersem, annem kalp krizi geçirebilirdi. Benden fazlasıyla umutluydu çünkü. Düşüncelerime ara verip sakince ayağa kalktım ve bana uzattığı bardağı alıp çay koymak için tezgâha doğru yürüdüm.
''Hayatımda gördüğüm en kötü arkadaş sen olmalısın. Beni boşu boşuna heveslendirdin ve küçük minik kalbimi kırdın?'' dedi Betty ağlamaklı bir ses tonuyla.
Ah söylemeyi unuttum, bir de duygusal işkence kısmı vardı bu işin. Yaptığım şey yüzünden vicdan azabı çekmemi istiyordu ki zaten çekiyordum. Yine de arkam ona dönük olduğu için gözlerimi devirdim, hem de bunu birkaç kez yaptım. İşimi bitirince yavaşça masaya geri döndüm.
'' Biliyorum, özür dilerim ama bazen bir türlü uyanmıyorsun Betty. Artık kendi kendine uyanmayı öğrenmen gerek, eğer öğrenmezsen çok zorda kaldığımda, yeniden söylüyorum çok ama çok zorda kaldığımda bu yöntemi kullanacağım,'' dedim ve ağzıma bir zeytin attım. Bunu biraz ciddi, biraz da üzgün bir ses tonuyla söylemiştim. Anlaması için daha ne yapabilirdim ki.
Ben onun çalar saati falan değildim.
''Senin şu uyandırma tekniğinden bıktım artık. Her neyse, eğer bugün kafana tuğla falan düşerse bil ki ben atmışımdır. İntikamım çok acı olacak Andy ve buradaki acı tamamıyla gerçek acı haberin osun,'' dedi sinirle, elindeki ekmeği havaya kaldırıp sanki benim boğazımmış gibi sıkıca kavradı.
Sertçe yutkundum, çok ciddiydi.
Duyduğum tehditle birlikte yediğim zeytin boğazımda kaldı. Ben öksürük krizine girip boğulma tehlikesi geçirirken Betty bana şizofrence sırıtıyordu. Ciddi olduğu bu hareketlerinden belliydi, intikamı gerçekten acı olacaktı ve dediği gibi bu acı gerçek anlamdaki acının ta kendisiydi. Onu bir daha geliştirdiğim teknikle uyandırmamayı aklımın bir köşesine not ettim. Sanırım çok ileri gitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Aksi*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...