BÖLÜM 14

5.2K 538 23
                                    


Pizzamı yedikten sonra David bana oturabileceğim ya da vakit geçirebileceğim geniş bir kütüphane gösterdi. Sıra sıra dizilmiş raflar ve kitaplar nefesimi kesmişti. O kadar çok kitap vardı ki hepsini okumam yıllarımı alırdı. Bir süre orada oturup kitapları karıştırdım, sonra ise dinlenmek için yukarı çıkmıştım. Aslında kütüphaneyi fazlasıyla sevmiştim ama okumam ve ezberlemem gereken bir sürü dosya vardı.

Sıkıntıya ofladım ve elimle ağrıyan kalbimin üzerine hafifçe baskı uyguladım. Betty'yi ya da ailemi aramama izin vermemişti David. Diana'yı da göremiyordum. Aslında burada hapis gibiydim. Hiçbir şey yapamıyordum, dışarı bile çıkamıyordum. Sinirle yatağımda debelendim. Temiz havayı özlemiştim. Bir ara terasa çıkmaya çalışmıştım ama oranın kapısı da kilitliydi.

Nefes almam gerekiyordu.

Aniden yatağımdan kalkıp pencereye yöneldim ve özlemle dışarı bakmaya başladım. İnsanlar ancak yasak olunca bazı şeylerin değerini bilirdi. Bunu şuan daha iyi anlıyordum. Hava karanlıktı ve tahminlerime göre saat baya geç olmuştu ama ay ve yıldızlar karanlık geceyi bir fener misali aydınlatıyordu.

Hayatımda ilk kez bu kadar yıldızı bir arada görüyordum. Bu manzara karşısında büyülenmiştim. Şehrin ışıkları yüzünden fark edilmeyen onlarca yıldız şimdi bana göz kırpıyordu. Aklıma gelen fikirle kapının kenarında duran sırt çantama doğru ilerledim ve içinden siyah hırkamı alıp giydim.

Dışarı çıkacaktım.

Burada daha fazla kalamıyordum, duvarlar üstüme üstüme geliyor, sanki biraz sonra duvarların arasında kalıp ölecekmiş gibi hissediyordum.

Yavaşça odanın kapısını aralayıp kafamı çıkardım. Güzel, burası boştu. David'in beni yakalamamasını umut ediyordum yoksa dışarı çıkmama asla izin vermezdi. Hemen odadan çıkıp kapımı yavaşça kapattım.

Merdivenlerden inerken ses çıkartmamaya çalışmıştım ve merdivenlerin sonuna geldiğimde salona doğru kısa ve temkinli bir bakış attım. Ay, açık perdelerin arasından sızıp odayı da aydınlatmıştı, bu yüzden etraf karanlık sayılmazdı.

Çevik hareketlerle kapıya doğru yürüdüm. Kapının üzerinde bir anahtar yoktu. Yavaşça açmak için zorladım ama kilitlenmişti. Bunu tahmin etmem gerekiyordu, kapı açık uyuyacak halimiz yoktu herhalde. Hissettiğim gerginlik yüzünden dişlerimi sıktım. Sakinleşmem gerektiğini biliyordum ama önüme engeller çıkması hiç hoşuma gitmiyordu. Derin bir nefes aldım, anahtar buralarda bir yerlerde olmalıydı.

Yavaş adımlarla ayakkabı dolabının etrafına, ardından hemen yanındaki aynalı komodinin üzerine baktım ama yoktu. Bir süre daha etrafı inceledikten sonra ayakkabı dolabının kenarında duran küçük bir kutu ilişti gözüme. Hızlı hareketlerle kutuyu açtım. İçinde parlayan gümüş anahtar zaferimi kutlar gibi parıldıyordu. Kalbim hızla atarken anahtarı elime alıp kapıya yöneldim ve uymasını umut ederek anahtarı kapı diline soktum.

Uymuştu, yavaşça döndürdüm.

Kapının açılma sesi kulaklarımı doldururken sevinçten dört köşe oldum. Kapı kolunu tutup yavaşça kendime doğru çektim ve açıp dışarı çıktım. Yüzüme vuran akşam rüzgârıyla gözlerimi kapatıp temiz havayı ciğerlerime çektim. Şimdi daha iyi hissediyordum. Rüzgâr salık saçlarımı havalandırırken etrafta uğuldayan böcek sesleri ninni gibi geliyordu bana. Etrafıma baktım, ay ışığı sakin ve huzurlu ormanda büyülü bir görüntü sergiliyordu. İçimde çok büyük bir mutluluk oluştu. Anahtarı alıp kapıyı kapattım. Ardından yavaşça evin önündeki yol boyunca yürümeye başladım.

KUKLA: Y.E.M  ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin