Her saniye kalbimin atışı artarken, ağzımı ve kollarımı sıkı sıkı tutan kişiden kurtulmaya çalışıyordum. Ne kadar debelensem de güçlü parmaklar beni bırakmak yerine daha da sıkı tuttu. Bu canımı acıtmaya başladığında debelenmekten vazgeçtim.
Hareketlerim yavaşlarken beni tutan kişinin tutuşu da biraz yumuşamıştı ama hala kaçamayacak kadar güçlüydü kavrayışı. Beni yine çekiştirmeye başlayınca panikledim ve debelenmeye devam ettim.
''Kate, debelenmeyi kes artık,'' diye bir fısıltı duyduğumda, yerimde donup kaldım.
Hadi ama cidden mi?
Durdum ve vücudumu gevşettim.
Tanrım!
Onu öldüreceğim!
Rex, ben debelenmeyi bırakınca onu tanıdığımı anladı ve kollarını gevşetti. Sinirle silkelendim ve kollarından kurtuldum.
Ona dönüp '' Sen aklını mı kaçırdın? Korkudan az daha ölecektim!'' diye sessizce bağırdım. Korkunun vermiş olduğu panik hala üzerimdeydi. Ellerim titriyor, midem bulanıyordu.
''Sakin ol biraz. Buradan uzaklaşır uzaklaşmaz bağırmaya devam edebilirsin,'' diye söylendi Rex.
Hızlı adımlarla yürümeye başladığında ben de onu takip ettim. Aslında geri gitmeyi çok istiyordum. Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım, bu yaptığı çok saçmaydı ama nedenini öğrenene dek sakin kalmam gerekiyordu.
Önce ana koridora çıktık ve eğitimlerin yapıldığı bölüme doğru yürüdük. Dövüş eğitimi aldığımız salonu geçip daha da ileriye doğru yürüdük. Etraf bomboştu, sanki burada yaşayan tek kişi bizlerdik. Nereye gidiyorduk hiçbir fikrim yoktu ama onu takip etmeye devam ettim. Koridorun sonuna vardığımızda sol köşedeki kapıya doğru yürüdü ve cebinden çıkardığı kart ile kapıyı açıp geçmem için işaret verdi. Önce ona gözlerimi kısıp baktım. Anahtarı olması çok şüphe uyandırıcıydı. Victor'un adamı olduğunu düşünmeye başlıyordum.
Gözlerini devirip ''Artık girsen diyorum, çok geç kaldık, ''dedi bıkkınca.
Sinirle soluyup içeri girdim.
İçerisi fazlasıyla karanlıktı. Kendisi de arkamdan gelip kapıyı kapattı. Tek ışık kaynağımızda o kapının ardında kalmıştı. Korkuyla kasılsam da belli etmemeye çalıştım. Rex hiç ses çıkarmıyordu, arkama dönüp onu görmeye çalıştım ama karanlık yüzünden elbette onu göremiyordum. Sertçe yutkundum, karanlığı sevmezdim.
''Hey, hiçbir şey göremiyorum,'' dedim, paniğimin sesime yayılmasını engellemeye çalışıyordum ama bu çok zordu.
Yavaşça öne doğru bir iki adım attım. Aynı anda ellerimi öne doğru uzatıp önümde herhangi bir engel veya duvar olup olmadığını kontrol ettim.
Sonra Rex'in sesi yankılandı karanlık odada.
''Karanlık öyle bir şeydir ki hem kurtarıcın hem de düşmanın olabilir. Diyelim ki büyük bir çatışmanın içindesin ama görüş açın çok kötü, çünkü çevren fazlasıyla karanlık, ne yapardın?'' diye sordu. Amacı hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu ama sorusunu düşünmeden edemedim.
Ne yapardım ki?
Kısa süre sonra ''Aydınlık bir yer bulmaya çalışırdım,'' dedim.
Verdiğim cevapla birlikte sol omzuma bilye kadar küçük ve sert bir şey hızla çarptı, ardından keskin bir acı tüm omzuma yayıldı. Şaşkınca inleyip kolumu tutarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...