BÖLÜM 16

5.2K 526 38
                                    


Söylediği kelimeler beynimde yankılanırken bedenimin yavaş yavaş buz kestiğini hissettim.

Olamaz!

Bu kadar çabuk mu?

Bir süre sadece David'e odaklandım. Belki bir şakadır umuduyla inceledim yüzünün her bir parçasını ama endişeyle bakan gözleri, gerilmiş yüzü ve kaskatı kesilmiş bedeniyle gerçekler yüzüme vurulmuştu. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına atmaya başladı. Ne konuşabiliyor ne de nefes alabiliyordum.

David bana doğru yaklaşıp konuştu.

''Çok üzgünüm. Yaralı olduğun için süreyi uzatmaya çalıştım ama başaramadım. Victor'un kesin emri, gelen grupla birlikte YEM'e bu gece giriş yapacaksın,'' dedi.

Victor!

Sinirle derin bir nefes çektim ciğerlerime. Beklememe ve kendimi hazırlamama izin vermemişti. Ne kadar çok acı çektiğimi biliyordu ve bile bile beni YEM'e gönderiyordu. Aslında neden göndermeyecekti? Ben kimdim onun için? Sadece isteklerini yerine getirecek, her dediğini yapacak bir kuklaydım, daha fazlası değil.

'' Bir günümün daha olduğunu sanıyordum, ayrıca verdiğin bilgileri tam olarak ezberleyemedim bile,'' diye mırıldandım.

'' Hazır olsan da olmasan da artık bir önemi yok,'' dedi David sakince.

Derin bir soluk alıp ''Ne zaman gideceğim ve gelen grup kim?'' diye sordum.

Birden, delici bakışlarını üzerimde gezdiren kadın gelmişti aklıma. Sanırım daha ilk dakikadan düşman edinmiştim. Bu iyi olmamıştı, tesisteyken görünmez olmayı planlıyorken, bu yaptığım yanlış bir hareketti. David zamanla yarışırcasına hızlı bir şekilde konuşmaya başladı.

''Her bölge için özel olarak inşa edilmiş YEM'e giriş kapısı vardır. Bu bölgenin kapısı da şuan burada ve eğitim görmeyi hak eden kişiler YEM'e giriş yapmak için bu gece burada toplanıyor ve ne yazık ki çoktan geldiler ve son kişiyi, yani seni bekliyorlar. Dolapta sana uygun kıyafetler var. Onları giy, hafif bir makyaj yap ve hemen aşağıya gel. Victor'la, yani bölgenin sahibiyle yemek yiyeceksiniz, daha sonra ise YEM'e gideceksiniz,'' dedi.

Victor hala burada mıydı?

Ve onunla yemek mi yiyecektim?

Bu mideme kramplar girmesine neden olmuştum, açıkçası korkunç bakışlarını görmek istemiyordum şuan. Hele hele saatler önceki yanlış anlaşılmadan sonra, onunla karşılaşmak dahi ödümü koparıyordu. Bir an gözlerimin bulanıklaşmaya başladığını hissettim ve elimi alnıma götürüp bastırdım. Muhtemelen yaşadığım stres yüzünden böyle hissediyordum.

David kolumu tutup ''Andy, iyi misin?'' diye sordu, sesi fazlasıyla endişe dolu çıkmıştı. Onu endişelendirmek istemiyordum, bu yüzden kendime çeki düzen verip hemen evet anlamında kafamı salladım.

David pek inanmasa da ''Güzel, şimdi hazırlanıp aşağı in ve sakın geç kalma. Yarım saatin var ve ayrıca çekmecede ihtiyacın olan her şeyi bulacaksın,'' dedi sakince ve arkasını dönüp odadan çıktı. Ellerimle yüzümü sıvazladım ve rahatlamaya çalıştım.

Bunu da atlatacaktım, bu da gelip geçecekti.

Değil mi?

Birkaç dakika boyunca boş boş etrafa baktım, sonra ise orta büyüklükteki dolaba yürüyüp kapağını açtım. Dolap neredeyse boştu. Sadece sırt çantamdaki eşyalarım ve askılıkta yer alan beyaz bir gömlek, siyah kumaş ceket ve pantolon vardı.

Eşyalarımı yeniden görmek aklıma Diana'yı getirmişti. Kaç gündür onu görememiştim. Neredeydi ve iyi miydi? Her ne kadar beni kullanmış, tehlikeye atmış olsa da arkadaşımdı ve en son bıraktığımda çok kötü bir şekilde yaralanmıştı. Onu delicesine merak ediyordum. Kafamı sağa sola sallayıp düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım ve bu sırada dolabı incelemeye devam ettim. Sonuçta David iyi olduğunu söylemişti ve onun yalan söyleyeceğini düşünmüyordum.

KUKLA: Y.E.M  ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin