BÖLÜM 29

4.9K 465 34
                                    


Korku ve heyecanla dolup taşmış kalbim kulaklarımda atıyordu ve en kötüsü de yerinden çıkmak istermiş gibi zorluyordu göğsümü. Yerimde donup kaldım ve bombanın patlamasını bekledim ama hiçbir şey olmadı. Mike'ın sevinç çığlığı kulaklarıma dolduğunda bile yerimden kıpırdamadım. Gözlerim Rex'in şaşkın gözlerine kenetlenmişti. Hafifçe yutkundu ve dudaklarını araladı. Sanki bir şey söylemek için kendini zorluyordu ama bir türlü konuşamıyordu.

Onu sevdiğimi söylemiştim, korkmuştum çünkü. Duygularım bir anda ağır gelmişti ve ona söylemeden ölmek istememiştim. Ama onun tepkisine bakacak olursak bu durumdan pek memnunmuş gibi durmuyordu. Sanki bunu duymak onu mahvetmiş gibiydi. Sanki keşke duymasaydım dermişçesine bakıyordu bana. Kalbimin bu bakışlar altında ezildiğini hissettim. Yoksa... Bana karşı bir şey hissetmiyor muydu? Beni sevmiyor muydu? Beni öpmüştü! Benden hoşlandığını bile söylemişti. Her şey sadece vakit geçirmek için miydi?

Karnıma giren kramplara ve nefessiz kalışlarıma aldırmadan ayağa kalktım. Yüzüne daha fazla bakamıyordum, bu yüzden kafamı çevirip ormanın derinliklerine doğru diktim gözlerimi. Bence bunu beklemiyordu ve şaşırdığı için vermişti o tepkiyi. Başka bir açıklaması olmazdı.

Peki, neden kalbim acıyordu?

''Kate, sen harikasın!''

Mike'ın sesiyle zorla da olsa kendimi toparlayıp ona doğru yürüdüm ve hafifçe güldüm. Ama en sonunda bomba dolu bir çukurda olduğumuzu hatırlayıp yerimde durdum. Kafam deli gibi zonkluyordu. Ona seni seviyorum dediğim anı yüzlerce kez hayal etmiştim ve hiçbirinde böyle sonuçlanmıyordu. Kendimi toparlamalıydım, derin bir nefes aldım. Tehlikelerle dolu bu ormanda kapana kısılmıştık, şuan gönül işlerini bir kenara bırakmalıydım.

''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordu Isabella.

''Yürümeye devam edeceğiz, şelaleye varmamız gerekiyor,'' dedim ve Mike'a dönüp ''Herkesi gruplara ayıralım ve aramızda belli bir mesafe bırakarak arka arkaya yürüyelim. Eğer önde gidenler yine bomba tuzağına yakalanırsa, arkadakiler kurtulmuş olur,''dedim

''Ne fark eder? Senin bastığın yerde bomba olmasa bile diğerlerinin bastığı yerde olabilir,'' dedi Tamara.

Sesinde alay kırıntısı yoktu. O bile anlamıştı işin ciddiyetini. Haklıydı, aynı yerlere basarak yürümek zorundaydık. Aklıma gelen fikirle koluma değen meşe ağacı yaprağına baktım. İtirazları duymazdan gelip dikkatli bir şekilde meşe ağacının dibine kadar ilerledim. Sonra bıçağımı çıkarıp meşe ağacının alçak dallarına uzandım ve altı adet uzun dal kestim. Dal inceydi ama işe yarardı. Kestiğim dalın ucunu sivrileştirmeye başladım.

''Önden üç kişi gidecek ve gidenler bastıkları yerlere bu sivri uçlu dallarla işaret bırakacak. Böylelikle arkadan gelenler izi görecek ve aynı yere basmış olacağız,'' dedim.

Tamara ''Bu vakit alır ama,'' dediğinde gözlerimi devirip ''Başka fikrin var mı ?'' diye sordum ona dönüp. Sesim biraz sert çıkmıştı. Şuan sinirliydim ve herkese çatmak istiyordum. Bunda Rex'in etkisi büyüktü.

Gözlerini dikip susmakla yetindi. Bir süre ona bakıp ''Ben önden giderim, en az iki kişiye daha ihtiyacım var,'' dedim seslice.

''Ben gelirim.'' Rex'in kısık sesi kulaklarımı doldurduğu anda kalbim birden sıkıştı. Sonunda konuşma gereği duymuştu.

Dallardan ikisini ona verdim ardından suratına bile bakmadan dikkatli bir şekilde ben de gelirim diyen Mike'ın yanına yürüdüm ve diğerlerini de ona uzattım.

Öne çıkıp beni yalnız bırakmadığı için ''Teşekkür ederim,'' diye fısıldadım.

Omuz silkti ve ''Lafı bile olmaz,'' dedi.

KUKLA: Y.E.M  ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin