BÖLÜM 20

5K 471 42
                                    


''Daha hızlı ve sert! Hayır, öyle değil, ayağını daha da yukarı kaldır.''

Cade'in talimatlarını duyduğum an daha sert ve daha hızlı vurmaya başladım. Önce sağ elimi, sonra sol elimi darbe yastıklarına vurup, sağ tarafıma hızlıca döndüm ve sağ ayağımla yine darbe yastığına geçirdim tekmemi. Bacağım bu hareket sonucu acıyla sızlasa da ses çıkarmadım.

''İşte böyle Kate, aferin sana.''

Cade'den bir aferin almak harika bir şeydi, sonuçta her dakika karşılaştığım bir durum değildi. Genellikle beni azarlar, ne kadar da hantal olduğumu yüzüme vururdu. Elbette niyeti kötü değildi, daha da hırslanmam için yapılan küçük bir oyundu. Bunu, o sert yüzünden dahi anlayabiliyordum.

Mavi süngerlere ilk geçtiğimiz zaman çok heyecanlanmıştım. Cade'in tüm hareketleri tıpkı bir ninja edasıyla yapması ise kalbimi gümbür gümbür attırmaya yetmişti. Sanki yapamayacakmışım gibi hissetmiştim ama eğitmenim çok iyiydi ve iki haftanın ardından artık yavaş olsam bile gösterdiği hareketleri yapabiliyordum. Bacağımı kaldırmak ya da hızlı yumruk atmak çok acı vericiydi, her harekette hantal kaslarım seğiriyor, acıyla kasılıyordu ama yavaş yavaş bünyem alışıyordu. İlk güne göre daha iyi hissediyordum.

Ah, ilk iki gün felaketti.

Her sabah saat tam yedide hoparlördeki sesle birlikte uyanıp iki saat spor yapmak delirtiyordu beni. Sonra saat on'dan bir'e kadar dövüş teknikleri öğrenmek, öğle yemeği ve dinlenme molasının ardından saat tam üçten beş'e kadar bir üniversite sınıfı kadar büyük bir salonda insan anatomisi hakkında dersler alıyorduk. Daha doğrusu bir insan nasıl sert koşullara karşı kendini koruyabilir ve daha dayanıklı bir vücuda nasıl sahip olabilir onu öğreniyorduk. Aslında o dersi seviyordum, özellikle Bay Watney'i. Uzun boylu, beyaz tenli sıska bir adamdı. Kırklarının başındaydı ve saçları tamamen dökülmüştü ama dudağının üstünde ince bir bıyığı vardı ama onu sevmemdeki asıl sebep... Aşırı kibardı. Üç parçadan oluşan bir takım elbise giyiyordu ve asla sesini yükseltmiyordu. Açıkçası tam bir beyefendiydi ve ben burada ne işi olduğunu bir türlü çözemiyordum.

Dersi gayet güzel anlatıyor, her şeyi tek tek açıklayıp bize bildiklerini öğretiyordu. Ayrıca ders kitabımız vardı! En temelden başlayıp zor konulara doğru giden bir içeriğe sahipti kitap. Böylece ağır konulardan önce alışmamızı sağlıyordu. Devasa boyuttaki kitabımız vücut nedir, bir insan kaç derece soğukta donar veya ne kadar sıcaklığa dayanır, kanayan yaraya nasıl müdahale edilir tarzı soruların ayrıntılı cevaplıyordu. Ah, az daha unutuyordum, bu derslerden sonra, sanki hiç yorulmamışız gibi, saat beşten yediye kadar, yani hiç ara vermeden YAK kanunları dersi alıyorduk. Bunu bir ders olarak alıyorduk ve resmen bu dersin bir de kitabı vardı. Ne garip ama! Her neyse sonuç olarak iki günün sonunda hepsine alışmıştım. Yalan söylüyorum.

Alışmadım.

Berbat haldeyim.

Cade ''Bu kadarı yeter,''dedi ve sol tarafta çalışan adaylardan birini çağırıp elindeki darbe yastıklarını ona verdi.

Cade bana döndü ve ''Benim gidip diğerleriyle ilgilenmem gerekiyor. Bir süre daha çalış. Bob senin için darbe yastıklarını tutacak,''dedi ve arkasını dönüp gitti. Bob'a baktım. Hafifçe gülümsedi ve darbe yastıklarını ellerine geçirip bana doğru biraz eğildi. Ben de bana öğretilen hareketi çalışmaya devam ettim.

Bir süre çalıştıktan sonra dinlenmek için ara verdik. Kendimi, köşede yere serilmiş mavi süngerlerden birine atıp sırt üstü uzandım ve derin bir nefes aldım. Cidden her yerim ağrıyordu. Ellerim ise kıpkırmızıydı ama korktuğum kadar beni zorlamamıştı ya da ben daha buz dağının görünen tarafını tadıyordum.

KUKLA: Y.E.M  ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin