Eğitim salonunun tam ortasında yerde kıvranan adamdan gözümü bir türlü alamıyordum. Burnu kanıyordu ve sol güzü morarmıştı. Çok fazla dayanamazdı. Sonunda adam yavaşça dizlerinin üzerine çıkmaya çalıştı ve bunu yaparken ''Pes ediyorum. Tamam, daha fazla dayanamayacağım'' dedi yavaşça.
Sesi çok kısık çıkmıştı ama herkesin duyduğundan emindim. Özellikle rakibinin. Sarı saçlı, kolunda düzinelerce dövmesi olan adam, yerde can çekişen adama hiçte acımıyordu. Açıkçası yüzü öfke doluydu ve bir yanım, yerde yatan adam için üzülüyordu.
Sarışın adam, zar zor dizlerinin üstüne çıkmaya çalışan adamın tam suratına bir tekme daha attı. İşte bu ölümcül vuruştu. Adam geriye doğru savruldu ve yere düştü. Daha da kalkamadı, sanırım bayılmıştı. Hafifçe titredim, tepki vermemeye çalışıyordum ama tanrı aşkına! Adam resmen kafasına tekme atmıştı. Pes etmesine rağmen ona vurmuştu. Adi herif! Bu kadar acımasız olmasına gerek yoktu. Bu sadece bir yarıştı ne de olsa!
Sol tarafta duran sağlık ekipleri hızlıca dövüş alanına girdi ve yerde yatan çocuğu sedyeyle koyup aynı hızla geri gittiler. Siyah tişört ve pantolon giyen başka bir adam da alana girip yerdeki kanı paspasla temizlemeye başladı. Bu çok iğrençti. Öğürmemek için kendimi zor tutuyordum.
Cade ''Yarı finale yükselen kişi Cody oldu,'' dedi. Cody böbürlene böbürlene dövüş alanından çıkarken sırıtıyordu. Yüzünde rakibinin kan izleri vardı ama o pek aldırış etmişe benzemiyordu. Elinin tersiyle alnını siler gibi yaptı ufak bir gruba doğru yönelirken, karşısında duran diğerleri ise onu gülerek tebrik etti. O ve arkadaşları hariç kimse gülmüyordu. Hala aklımız sedyeyle götürülen adaydaydı çünkü.
İçim titredi.
O sedyede yatan kişi olmak istemiyordum!
Ayakta durmuş yarışanları izlerken korkum on katına çıkmıştı. Ben henüz onlar kadar iyi değildim. Onlar kadar acımasız da değildim. Diana'ya nasıl vuracaktım? Maalesef bu soruma hemen cevap bulmam gerekiyordu çünkü son üç yarış kalmıştı. İster istemez gözüm dövüş alanının köşesinde ayakta dikilen David'e kaydı, bugün bir kez bile bana bakmamıştı. Muhtemelen Diana'yı gördüğümü fark etmişti.
Bir an ihanete uğramış hissettim kendimi. Diana'nın burada olduğunu biliyordu ama tüm çabalamalarıma rağmen nerede olduğunu bana söylememişti. Bu durum ona kızmama neden oldu.
Sonunda Rex yavaşça öne doğru yürüdü. Kalbim heyecanla atarken onu izledim. Kazanmasını istiyordum, hem de tüm kalbimle. Rex dövüş alanına girdi sakince, bu sert ve umursamaz duruşu ona bir kez daha hayran olmamı sağlıyordu. Dövüş alanına bir kadın girip Rex'in karşısında durdu. Adını bilmiyordum ama çok narin gözüküyordu... Yani öyle sanmıştım. Ta ki kadın hızlıca Rex'e döner tekme atana ve onu yere serene kadar.
Hadi ama o kadar narin biri bunu nasıl yapabilmişti!
Rex'de tıpkı benim gibi şaşırmış olmalı ki kaşlarını çatmıştı. Daha sonra ise hafifçe gülüp saldırdı. İkisinin dövüşünü izlemek çok heyecan vericiydi. İkisi de sertti. İkisi de bu işte iyiydi ve bir türlü yılmak bilmiyorlardı. Rex'in kaşı patladı, kadının ise dudağından hafifçe kan sızıyordu. Bu böylece devam etti, sanki sabaha kadar dövüşebilirlermiş gibi hala yorulmamışlardı. Kadın birden bire havada döndü ve Rex'in karnına sert bir tekme attı. Rex hafifçe soludu ama bozuntuya vermeden ileri atılıp kadını belinden kavradı ve hızla yüzüstü yere düşürdü. Kadın acıyla çığlık atıp kalkmaya çalıştı ama Rex daha hızlıydı. Kadının iki elini de tutup arkasında birleştirdi, ardından dizini boynuna bastırmaya başladı. Kadın çırpınmaya çalışsa da bir türlü Rex'in tutuşundan kurtulamıyordu. Yine de iyi dayandı. Kadın yüzü nefessizlikten mosmor olana dek pes etmedi. En sonunda pes dercesine elini yere vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.E.M ( -TAMAMLANDI- )
Action*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında işler farklı yürüyordu. *** Andy Pierce sıradan...