Meyus/1. Bölüm
*****
"Anne! Seninle tartışmak istemiyorum."
Peşimde, benimle birlikte bir oraya bir buraya dolaşan fantastik kadın canımı sıkmaya başlamıştı. "Çocuk sana âşıkmış işte. Neden böyle yapıyorsun?"
Gözlerimi sımsıkı kapatıp Hawaii'de olduğumu, sıcak ve tatlı güneşin yeşil gözlerimi kamaştırdığını hayal ettim. Dudaklarımı sıktım ama... Olmuyordu işte!
"Telefonumu Artemis ile el ele verip karıştırdığınızı da anlamam zor olmadı bu cümlenle."
Üzerindeki kahverengi, ince elbisenin ipek kumaşı dalgalanırken öfkemden uzaklaşıp anneme odaklanmaya çalıştım. Açık kumral rengi, kat kesimli saçlara sahip olan ebeveynim klasik bir ev topuzu yapmış; sanıyorum ki beni evden kaçırmaya uğraşıyordu.
"En azından bir kez yemek yeseydin," dedi yalvarır gibi. Gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar yüzünü buruşturmasıyla daha da derinleşmişti.
"İlgilenmiyorum." Hışımla işaret parmağımı ona doğru salladım. "Ne erkeklerle, ne de seninle! Anladın mı beni?"
Beni yatıştırmaya çalışması da bu çıkışımla birlikte süresini doldurmuş, kafamın tamamen bu meseleye yoğunlaştığını ve kendimi savunmaya aldığımı anlamıştı.
"Seneler oldu artık. Biraz kendine gel istersen." Bu ikazı yaparken aşağılar gibi bakışıyla beni iyice çığırımdan çıkarmıştı. Bağırışımla birlikte babam tedirgince odama girdiğinde ben de onun açtığı kapıyla gerisin geri orayı terk ettim.
Ayaklarımı vura vura merdivenleri çıkmaya başladım ve oturduğumuz villanın terasına çıktım. Gözyaşlarım yavaş yavaş kendilerini hissettirmeye başlarken saç örgümü arkaya ittirdim. Seneler oldu.
Bunu zaten biliyordum.
Beyaz, mavili tüllere sahip perdeyi ittirip çıplak ayaklarımın soğuk zemine değmesine izin verdim. Artemis, renkli yastıklarla donatılmış rahat koltukta uzanmış, elindeki tabletle sosyal medya hesaplarında dolanıyordu. Koltuğun yanındaki puflardan birine kendimi atıp zar zor yutkunmaya çalıştım. Bir kedi yavrusununkine dönmüş gözlerini bana çevirdi.
"Ben... Özür dilerim işte... Ama annem, biliyorsun."
Başımı aşağı yukarı salladım. Annemi gayet iyi biliyordum. Acelesiz hareketlerle toparlandı ve aşağı inerek yere çöktü. Sonra rahat edemeyerek bağdaş kurdu.
"Akşamki parti." Bana baktı. "Şey... İptal etmezsin değil mi?"
Bu sefer başımı iki yana salladım. Konuşsam ağlayacağımı biliyordum. Bu yüzden susmayı tercih ettim. Duruma bakarsak en iyi seçimin şimdilik bu olduğu aşikârdı. Tatmin olmadığı için iyice bana yoğunlaştığında gözlerimi kaçırdım. Boğazımda büyük bir yumru vardı.
Cebindeki telefonu titrediğinde gözlerim istemeden ekrana kaydığında Yağız olduğunu tahmin ettiğim abuk sabuk bir lakaplı birisinin mesaj attığını gördüm. Artemis bana yan bir bakış atıp mesajı yanıtlamadan telefonu yeniden cebine tıktı. Böyle yaptığında artık gözyaşlarımı taşıyamadığımı hissettim ve Artemis'e sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Annemin sana kendince biçtiği umutsuzluk süresinin sonuna geldin. Bunun farkındasındır herhalde?" Lise son sınıfta olan kardeşim akıllıca konuştuğu nadir anlardan birini yaşıyordu.
"Yani... Sen hiç korkmuyor musun Yağız'ın seni terk etmesinden? Aldatmasından? Ya da daha kötüsü aldatırken hala seni seviyormuş gibi yapmasından?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...