Meyus/38. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Kenan Doğulu - Olmaz
"Haftalar geçmesine rağmen onu hala yaşıyor gibi seviyordum. Bir daha görebilecekmişim gibi."
*****
Dünyam başıma yıkılmıştı. İçimdeki çatlaklardan söküp usul usul yenisini inşa etmeye çalıştığım tahta sarkaçlar çatırdayıp yeniden döküldüler. O kırılan şeyleri onu sevdiğim yerde, göğüs kemiklerimin hemen altında bir yerlerde duydum.
Çöken yürek, diye bahseder Gökhan Kırdar.
Yırtılan boğazımdan firari birkaç boğuk çığlık duvarı çınlattı. Söyle duvar, nasıl unutacağım bu yüzüne serdiğim feryatları?
Bu uğruna can vereceğin insanın senden canını esirgemesi gibi. Yapabileceğin onca fedakârlık için gittiğin insanı yerinde bulamayacaksın. Bulamayacağım.
Ölümün ne demek olduğunu bilmiyorum. Nereye nasıl varacağız bilmiyorum. Ama ben o gün içimde bir şeylerin patlayıp patlayıp söndüğünü gördüm. Buydu galiba ölüm.
Gözlerindeki ışığın sönmesi gibi hani.
Gözlerini kim kapamıştı onun?
Gülümseyerek gitmek isterdi herhalde. Fakat hiç bilmediği bir yerlere gitmek üzereyken beni kaybediyordu. Sevdiği kadını.
Bunu ona nasıl yapabilmiştim? Nasıl beni kaybetmesine izin vermiştim? Bu yalnızca benim suçumdu.
Üzüldüğümde çevirdiğim numara artık sadece çalacaktı. Onunla evlenmek isterdim. Ve bir de Dünya'yı gezmek. Ya da ona benzeyen bir bebek.
Ben ne çok şey kaybetmiştim. Yaşayacağı aşklar, yapacağı işler, kuracağı aile, kurtaracağı bir nesil. Torunlarının torunları. Ölen yalnızca tek bir insan değildi.
Onu son kez göremeyecektim.
Ben bunu aşamam.
*****
Yıkıldığım gibi yıktım. Sağlam tek bir şey bırakmadım. Gözümün önünde kırılmamış, yıpranmamış, eskimemiş hiçbir şeyin bulunmasına tahammül edemedim. Çünkü hissettiğim her bir hücre parça parça olmuş, zehirli gözyaşları olarak yanaklarımdan akmıştı.
Saatlerce bağırmış, saatlerce çırpınmıştım. Kırdığım cam masayla tüm bedenimi kesmiştim. Dışım, içim gibi gözüksün.
Kanaması durmayan can kırıklıkları.
Ben fark ettim ki hayatımda hiç mahvolmamışım.
Rüyamda onu görüyorum diye günlerce uyudum. Öncesiyle sonrasıyla sevdiğim tüm şeylerin katili olmuş adama "Senin de sevdiğin ölsün," diye feryatlar ettim. Artık en doğru hareketinin beni de öldürmesi olan adam ben fenalıklar geçirirken serumlar takmış, kendimden geçerken alnıma bezler koymuştu. Ateşim kırk derecelerde seyrederken başımda kalmıştı.
Kendimi koy vermiştim. Bir zaman sonra Toprak'ın beni iyileştirmek için de olsa tiksindirici dokunuşları o kadar sorun olmamaya başladı. Çünkü artık bu etin içinde olmadığımı biliyordum. Gözlerim yeni güne açılmıyordu.
O, evde yokken bazen gözlerimi su için açıyordum. Her zaman morarmış kolumun uzanabildiği bir yerde bulunurdu. Yanımdayken hissettiğim öfkenin yerini, yokken yaşamımın hiçbir döneminde göremeyeceğim müthiş bir acı ve keder alıyordu.
Söylenileni anlamaya başladığım ama hala boş baktığım bir günde başımda eski püskü bir taburede oturuyordu. Kamburu çıkmıştı. Aynı benim gibi perişan görünüyordu, sanki ben bittikçe o da zarar görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...