Meyus/33. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Buray - Sahiden
"Başımı yana eğip bu adamı bir anda nasıl çocukluk arkadaşımdan daha fazla sevebildiğimi düşündüm."
*****
Ruh, en derin imtihanlarını aşk ile yaşar. Kavrulur, kavrulur, kavrulur ve olgunlaşır.
Bense onunla kahkahalarımı paylaştıkça çocukluğuma geri dönüyordum. Bir zamanlar üzerinde yüzünü taşımış gözbebeklerim sulanıyor, daha farklı gelecekler hayal etmekten yorgun düşüyordum. İki sene. Mezun olacağım, işe başlayacağım, üşüyeceğim, terleyeceğim, yaşamaya çalışacağım iki sene. Yine melankolik ruh halimi sürdüreceğim tonla gün. Ben onun mutluluğunu tattım, şimdiyse yalnız üzülmek istemiyordum. Nereye gideceğini, kimlerle yaşayacağını bilemeyecektim. Ben bunu istemiyordum.Dilim tutulmuş gibi gecenin bir yarısı evime koşarak gelmiş arkadaşıma bakakaldım. Hayır, daha çok erkendi. Bunun olmasına izin vermiyorum.
Levent gelip beni omuzlarımdan tutarak sarstı. "Gidecek diyorum, İris. Gelmeyecek bir daha." Kelimeler bulanıklaştı. "İkiniz de ayrı yerlerde ölüyorsunuz!"
"Gidemem," diye mırıldanırken babam da içeri daldı. "Yetişemem."
"Evinden hala çıkmamış olabilir. Hızlı sürersen yetişirsin." Babamın elindeki spor arabamın anahtarına baktım.
Ne yapacaktım? O gaz pedalına basabilecek miydim? İlk kez söz hakkı verilmiş, ilk kez savaş fırsatı tanınmış gibi. Bile bile kaybedecek miydim... onu?
Hayır. Yapamazdım. Ulaşamayacağımı bilsem dahi mücadele etmek zorundaydım. Çünkü ona aşıktım ve ona aşık olduğum için gökyüzü daha maviydi. Çünkü o varken Japon balıkları bile ayrı hevesti benim için. Çünkü televizyonlar yalnızlar içindi.
O fişi bugün çekiyordum.
Gitsin bütün elektrikler!
Çünkü "Ben ikinci kez aşık oldum!" dedim hızlı hızlı. Levent çalışma sandalyemin üzerine asılı ceketi aldı ve çabucak üzerime geçirdi. Babam da elime anahtarları verdi ve alnımı öptü. "O zaman ona 'gitme' de."
"Seni seviyorum da demem lazım," dedim odamdan çıkarken. Annemle kardeşimi ışık hızıyla geçtim ve merdivenleri atlamaya başladım. "Bilmezse gider."
Arabamın motor sesini duyan güvenlik görevlileri kapıyı açtılar. Böylece ona giden yoluma çıkmış oldum. Yemin ederim gece İstanbul'un boş yollarında hem ağladım hem sürdüm.
Yaşadığı sokağı inleterek fren yaptım ve sürücü koltuğundan atladığım gibi binadan yukarı doğru fırladım. Dairesine ulaştığımda zili çalıp aynı anda da kapıyı yumrukluyordum ama daha o zaman anlamıştım içeride kimsenin olmadığını. Hala vuruyor, vuruyor ve vuruyordum. Yoktu.
Bütün apartmanda duyulacak kadar ses çıkıyordu. Öyle ki alt kattakiler gürültüye bakmak için kapıyı açtılar.
İnsanları rahatsız ettiğimi anlayınca durdum. Kimse benim kafasızlığımın cefasını çekmek zorunda değildi. Kapıya asılmış küçük notu elime aldım ve pes ederek merdivene çöktüm. Sırtımı soğuk zemine yasladığımda gözyaşlarım üstüme başıma damladı. Herkesi, her şeyi büyük bir itinayla kaybediyordum.
Bana güç veren adam gücünü de bırakıp gitmişti.
Başına çal, İris. Gözlerim, elimdeki yaşlarımdan ıslanmış kağıda kaydı. El yazısı bütün bedenimi titretti. Bileklerimdeki tüm güç yok oldu. Biraz daha kayboldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...