17. Bölüm: "Kalıyorum"

93 2 0
                                    

Meyus/ 17. Bölüm

Bölüm Şarkısı: Yaşar - Kuşlar

"Sakın sen kuşlara uyma."

Medyada Kayra'nın evi... Bu arada orası İstanbul'un semti olan Karaköy'de bir yer. İnternette gezinirken denk geldim. Yazılanlar gerçek de olabilirmiş :)

*****

"Burayı bilmiyorum," dedim otantik apartmanların arasından elimizde poşetlerle yan yana yürürken. "Burası İstanbul mu?"

"Şehrin sendeki kelime anlamına bağlı," diye cevap verdi buna karşılık, gözünün önüne düşen koyu sarı saç tutamına üflerken. Salak.

Komik ifadesine gülerken aynı zamanda naylonun yavaş yavaş elimi kestiğini de hissediyordum. Bunlar benim çok yabancı olduğum şeylerdi. Kayra, bana ayakkabı vermesi için hiç tanımadığı komşusunun kapısını çalmıştı. Ve şimdi kendimize sokağın sonundaki bakkaldan kahvaltılık almıştık.

"Adam gibi cevap versene," diye üsteledim. Oturduğu apartmanın kapısını açarken yandaki kafenin sahibine selam verdi. Aslında onu dışarı çıktığımdan beri gözlemliyordum. Etrafına gülümsedikçe insanları mutlu ediyordu.

Kapıyı açması için duraksadığımızda poşetleri yere indirip ellerime baktığımı gördü. Canımın acıdığını fark etmişti. Bu yüzden onları kaptığı gibi içeri girdi. Ben itiraz edemeden koşa koşa merdivenlerden çıkmaya başlamıştı bile. Gülerek bana "Nerede olduğunun bir önemi yok, sen zaten İstanbul'sun," diye bağırdı. Bense hayatımda hiç böyle cevaplar alıp almadığımı düşünerek çıkmaya başladım. Hayır, asansör yoktu. Ve hayır, Toprak gibi değildi o. Toprak hep mantıklı ve net cevaplar verirdi. Kayra ya düşündürmeyi seviyordu ya da dedikleri hiçbir anlam ifade etmiyordu. Henüz karar verememiştim.

Kapıyı yüzüme kapatmadan hemen önce onu elimle engelledim. "Ne yapıyorsun ya?"

Keyifle cevap verdi. "Bana yetişmek zorundasın."

Onda bir sorun olduğunu iddia etsem kendi normallik seviyem yüzüme çarpacağı için ses etmedim. Ama böyleydi işte. Bir başkası -Deha- beni bir ömür bekleyebileceğini söylerken o beni yalnızca hayatının var olan temposuna sokabileceğini gösteriyordu. Ve kimin politikasının daha işe yarar olduğunu görmüştük. Böylesi daha samimiydi.

"Doğru-yanlış algım yanındayken kendinden geçiyor. Söylediklerin çok saçma ama davranışların hayli içten."

"Bunları nereden çıkartıyorsun?" diye duraksasa da sonradan gülümsedi ve saçlarımı karıştırarak "Dediğimi yap, yaptığımı yapma," diye dalga geçti benimle. Hafiften bozulduğumu görünce beni omuzlarımdan tuttuğu gibi bir robotmuşçasına koltuğa oturttu ve yanağımdan bir öpücük aldı.

"Kayra," diye sızlandım. "Birazcık iş arkadaşımmış gibi davranamaz mısın?"

Mutfak tezgahında bir şeyler yaparken telefonundan radyoyu açmayı ihmal etmedi. "Tanrım! Daha kaç tane Kayra Erez gibi bir ortağının olabileceğini sanıyorsun?"

"Bilmiyorum da..." Etrafa bakınırken birden kaşlarım çatıldı. "Bu evde niye televizyon yok?"

Önündeki hazır patateslerin paketini açarken "Televizyon yalnızlar içindir," diye cevap verdi. Sonra bana elindeki bıçakla bir yeri işaret etti. "Ama ben yalnız değilim. Benim Japon balıklarım var."

Oval ve fazla büyük olmayan yerdeki fanus dikkatimi işte o zaman çekti. "Bu balıkları çocukluğumdan beri görmemiştim. Yaşın bunlar için fazla büyük değil mi?"

MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin