34. Bölüm: "Akay"

48 2 0
                                    

Meyus/34. Bölüm

Bölüm Şarkısı: Kalben - Yara

"Özlemek yasaktır."

*****
Kayra'dan

Aşk, bir insanın olabileceği en saf halidir. Aşık insan, aşık olduğuyla ilgili binlerce düşünceye kapılır ve çoğu da yanlıştır. Bunu çok iyi biliyordum çünkü İris'in her zerresi bana tutulmuşken, ben bu kadar kolay olamayacağını sanıp onun hala Toprak'a bağlı olduğunu düşünmüştüm.

Kaybedilen zamanlar insanı fazlaca yaralayabiliyor.

Hep ona söylediğim gibi bundan öncesi için elinden pek bir şey gelmeyeceğinden sonrasını şekillendirmen önemlidir. Ben de bu yüzden İris için olabileceğim en iyi Kayra olacağım.

Tüm geç kalmışlıklar için.

Kafamda bu düşüncelerle zaten ofisine varmak üzere olduğumdan babamın ısrarlı çağrılarından bir tanesini daha reddettim. Kapısını tıklattığımda boğazını sıkabileceği en nadide insana "Gelin," dedi. Gergince dudağımı dişlemeyi bırakıp yüzüme hafiften bir gülümseme yerleştirdim ve kapıyı ittirdim.

"Nasılmış bakalım, benim en harika babacığım!"

Sesimi duymasıyla sinirden kıpkırmızı olmuş gözlerini üzerime dikti. Pek şaşırmış gibi durmuyordu, gitmediğimi çoktan anlamıştı.

Saniyesinde solumdaki duvara bir telefon çarptı ve parçalara bölünerek yere düştü. "Nerede sürtüyorsun sen yine, edepsiz herif!"

Daha ben, bana fırlattığı telefondan gözlerimi ayıramazken o, ayağa kalkmıştı bile. Bugün fazla enerjikti.

"Sabahtan beri adamlar ta nereden telefon açıp duruyorlar Kayra Bey yok diye. Neredesin lan sen?!"

Neyse ki küfretmekten hoşlanmazdı.

"Bırakıp geldiğim bir şehre yeniden neden döneyim?"

"Sence bana bunu sormak için geç kalmadın mı zamansız, vasıfsız herif!"

Babamın daha öfkeli hallerini görmüştüm. Haklı olduğunu da biliyordum fakat aşk; iş, anlaşma, itibar tanımıyordu. Tanısaydı şayet, onu evrensel yapan her şeyden sıyrılmış olacaktı.

Gerçi babam biraz sonra bana hangi evreni tanıtacağını(!) planlıyormuş gibi duruyordu ama... Yine de onunla bu mücadeleyi İris için veriyor olmam beni içten içe mutlu ediyordu.

Daha da sinirlenmemesi için yüzümdeki sırıtışı sildim ve kravatımı gevşeterek deri koltuğa çöktüm. "Baba. Sakinleş."

Beni dinlemesi gerektiğini fark ederek dediğimi yaptı. Aynı benim gibi oturdu ve titreyen ellerini masanın üzerinde sabitledi. "Tamam. Geçerli bir sebebin olduğundan pek umutlu değilim ama yine de seni dinleyeceğim."

Bir yandan da "Uygar'la İris'in yüzüne nasıl bakacağız," diye söyleniyordu.

"Bir daha İngiltere'de ya da İstanbul dışı herhangi bir yerde yapamayacağımı anladım..." Duraksayıp sakinleşip sakinleşmediğini kontrol ettim. Renk yoktu. "Çünkü burada bırakamayacağım biri var. Evet, çok yanlış bir karar ve projenin iptaline kadar gidebilir ama ona değer, anlıyor musun? Sen bana ne verirsen ver baba, ben artık birini daha düşünmek zorundayım. Eğer gitseydim çok daha büyük bir yıkılışa sebep olacaktım."

Uygar amcanın bahsetmiş olacağını umarak bekledim. Magazinlere çıkmış, tüm şirketin dedikodu kotasını doldurmuştuk. Ama Eray Erez, dağ gibi adam, karşımda az sonra baygınlık geçirecekmiş gibi gömleğinin üst düğmesini açıp "O kim?" diye feryat etti.

Unuttuğum şey onun otorite sahibi bir patron oluşuydu. Tabi ki hiçbir dedikodudan haberdar edilmeyecekti.

"Şu yüze bakma olayını çok kafaya-"

"O KİM?"

"Akay. İris Akay."

Bölüm Sonu

İçime sinen diyaloglardan bir tanesi daha^^ Bazı şeyler hiç kolay değil, mesela babaya böylesine bir açıklama yapmak ya da on beş tatil gününden sonra okula gitmek.

Ha bu arada... Nasıl geçti gününüz?

-Mavi.

MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin