Meyus/10. Bölüm
"Gözlerimi açtığımda hiçbir şeyin değişmediğini görmekten bıkmış ve ziyadesiyle usanmıştım."
*****
Uykularım huzursuzlaşmaya başlamıştı. Eski zamanlarda olsa bu hissi hiç yadırgamazdım ama şimdilerle bir şekilde rahat uyumaya başlamışken yeniden kabuslarımın etkisi altındaydım. Yine uykuya dalmadan önce o düşüncelerde boğulmaya başlamıştım. Bu bir şekilde 'acaba ütünün fişini çektim mi?' ya da 'su faturasının son ödeme tarihi neydi?' diye düşünmek gibiydi. Hayatında tam anlamıyla seni koruyup kollayan birisi olduğunda ütünün fişini umursamayıp rahatça uyuyabilirdin. Ben bir nevi, onunla kavga ettikten sonra buna benzeyen ama daha çok ruhsal sorun ve sorumlulukları yeniden tek başıma sırtlanmıştım. Yine o zamanlardaki gibi her iki saatte bir kalkıyor, öylece tavanı izledikten sonra yine fazla derin olmayan bir yerlere gözlerimi yumuyordum. Aşina olduğun şeylerin seni rahatsız etmesi gülünç bir tezattı.
Doğru düzgün dinlenemediğim için isyanlarda olan gözlerimi telefonumun titreşimini hissederek açtım. Onun, titreşimini hissedecek kadar yakınımda olduğunu fark ettiğimde kendi kendime söylendim. Gece gece bir sürü radyasyon yemiştim yine.
Bir gözüm kendiliğinden kapanırken bitik bir halde telefonuma uzanmıştım ki üç "Günaydın!" sesiyle nerede ve kimlerle olduğumu hatırladım. Teyzemlerin hepsi bizde kalmış, misafir odaları yetersiz kalınca küçük teyzelerim benim odamda yatmıştı. Berinay, çift kişilik yatağımda benimle; Dolunay, Işılay ve Sıla da yerde uyumuştu.
"Günaydın," diye mırıldandım, keyifsizce. Ardından bildirim penceresinden okuduğuma göre Levent'ten gelen mesajları açtım. İki fotoğraf göndermişti. Birincisinde alnımdaki ıslak bezle hem uykulu hem de sinirli bir şekilde ona bakarkenki halim vardı. İkincisinde ise...
Hey, bu bizdik!
Levent, birlikte uyurken çekmişti bizi. Birden rengim attı ve gözbebeklerim büyüdü. Arkadaşım artık neden doğru düzgün uyuyamadığımı bana tek fotoğrafla bilmeyerek anlatmış, altına ise 'senin üç senelik acın bitti' yazmıştı. Bu konuda neden normalden daha anlayışlı davranıyordu anlayamıyordum.
"İki sene aşık olup üç sene acısını çekmeden sevdim diyebilir misin?"
Sıla'dan başlayarak üç teyzem de yatağımın üzerine tırmandılar. Işılay teyzem belini tutarak "Yerde belim tutulmuş ya," diye sızlandı, yatağıma oturmayı başarabildiğinde. Daha otuz yaşına girmemişti ama Sıla'nın günden güne büyüdüğünü gördükçe kendi kendini sıkıntıya sokmaya başlamıştı. Dolunay ise kaygısızca gerindi ve esnedi. "Ben çok rahattım valla, abla. Sen derdine yan."
Levent'ten bir mesaj daha geldiğinde irkildim. 'Yaklaşık kırk sekiz saattir sol tarafımda bir acı var. Sana bir şey mi oldu, İris?'
'İyiyim. Neden aklına ilk ben geldim?' diye cevap verdim karşılığında. Tuhaf bir şekilde mesajlarında harfler birbirine girmişti.
'Annemi aradım, bir şeyi yokmuş. Bir sen kaldın, hissedebildiğim.'
'Levent,' yazıp duraksadım. Ona söylemeli miydim emin değildim. Bunu yapmamış olmayı dileyerek ani bir kararla 'Sigara dumanın söndü,' diye devam ettim.
'A, doğru, içince onu unutuyordum. Ayılamamışım demek ki.'
Sarhoş olduğunda genellikle çok büyük bir kriz geçirmediği için endişelenmeye gerek duymadım. Zaten doğru kişiye mesaj atacak kadar iyiyse sıkıntı olacağını sanmıyordum. Benim tek korktuğum şey, iyice aklı başına gelip de bu mesajları tekrar okuyunca olacaklardı. Bir an için kendi durumumu bırakıp arkadaşımı düşündüm. Başından beri ne kadar da yeniktik ikimiz de. Sonra gözlerimi kapatıp Kayra'nın uyurken ki halini hayal ettim. Tuhaf bir şekilde göğsümdeki pişmanlık dalgası arttı, kendime öfkeli bir şekilde telefonu yatağın diğer ucuna fırlattım. Ben böyle yapınca teyzelerim suspus olup tedirgince bana baktılar. Sıla ise dizlerinin üzerinde emekleyerek telefonumu alınca yanlışlıkla açılan resmimiz çoğu şeyi anlatmıştı onlara. Işılay teyzem kolunu omzuma atarak "Ayrıldınız mı?" diye sordu. Başımı öne eğerek ellerimle yüzümü kapattım ve onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...