Meyus/24. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Son Feci Bisiklet - Nektarin
"Sözler çoktan verilmişti."
*****
Uzun zamandır olduğu gibi yine evimin yolu gözükecekti dördümüze de. Fakat bu sefer Berk'in iki eliyle elimi kafeslemesi ve kurbanlık koyun pazarlaması yaparcasına "Allah aşkına bir kere de bana gelin," diye gürültü çıkarmasıyla beş oda iki salonlu bu ferah eve gelmiştik. Çoğu zaman bu tarz şeyler oluyordu, özellikle de Artemis ve Berk yan yana gelince.
Camlara vuran Pazar güneşi salonun bembeyaz döşenmiş olmasıyla yüzümüze yansıyor, renklerimize canlılık katıyordu. Berk'in evinde çok da abartılı bir şey yoktu. Her ne kadar devasa büyüklükte olsa da aşağı kat onun ablasına aitti ve ablası da yalnızca senede iki ya da üç kez uğrardı. Ona söylediği master olsa da, Berk ela gözlü ablasının yurt dışında birini bulduğu düşüncesindeydi.
Üst kat ise yalnızca Berk'e aitti. Duvarda çizgi romanlarla ilgili tablolar, duvara monte beyaz raflarda da karakterlerin minyatürleri vardı. Ve bunlara birer servet ödediğine bizzat şahittim. Bunun dışında onun çok da renkli bir hayatı yoktu. Yalnız yaşamayı hiç istemedi, zaten bir seçim hakkı olsaydı da tercih etmezdi.
Berk ve Burcu'nun anne babası dokuz yıl önce bir araba kazasında ölmüşlerdi ve o zaman annemle onların annesi henüz tanışıyordu. Biz de birbirimizi lise yıllarının başlarında bulabilmiştik ancak, Berk'in ailesinin fotoğraflarına bakarken içinde annemin olduğu bir tanesini tesadüfen bulmasıyla.
Bazen biri ona kötü davranınca ya da tavırlarını önyargıyla karşılayınca bu kırık yanını yüzlerine vurmak istiyordum.
"Daha kaç kutu gelecek?" diye sordum, dehşete düşmüş bir şekilde. Asya ise merdivenlerin başlangıcı olan kapıya bakıp sabırsızlıkla zıplıyor, zıpladıkça kulağındaki salkım küpeler sallanıyordu. Onun derdi Burcu'nun devasa gardırobuydu.
Kapıdan içeri buyur ettiğimiz kuryeler ellerinde yalnızca bir kutu pizzayla içeri girerlerken gözlerim kocaman olmuştu. Berk gurur duyarcasına gelenlere bakıyordu, Artemis'te onun beline sarılmıştı. Artemis'in yanağını sıkıp kendi yanağındaki gamzeyi derinleştirdi. "Bu ay Uygar baba bu bücürüğe fazla harçlık vermiş galiba."
Bakışlarım ağır çekimde benimle aynı boyda olan kardeşime kayarken "Alakası yok," diye itiraz etti. "Berk, her bir adam tek kutu pizza getirsin anlaşması yaparken farkı ben vereceğim dedi."
"Kaç tane söylediniz?" diye sordum, solumdaki bej rengi koltukları arzularken. Artık oturmak ve yemek yemek istiyordum. Berk soruma istinaden uzanarak Asya'nın pudralanmış kusursuz alnına vurdu. "Düz hesap olsun dedik."
"On."
"Yuh," diye tepki verdi Asya. Ama hangisine kestiremedim. Dikkati 'Burcu'nun Mekanı' tabelasından kapıya yönelirken gözleri büyüdü. "Kaç kişi geldi şimdiye kadar."
"Altı," dedi Berk, keyiften dört köşe olmuş bir halde. Telefonum çalmaya başlayınca "Siz salona kurulun, ben geliyorum," diyerek aceleyle onlardan uzaklaştım ve Berk'in yatak odasındaki balkona çıktım. Ekrana bakarken yüzümde aptal bir sırıtış peyda olmuştu, telefonu hala açmadığımı fark ettim. Salak kafam.
"Efendim, Kayra," dedim, sesim benden bağımsız bir şekilde kedi miyavlaması gibi çıkarken. Boş kalan elimle alnıma vurup yüzümü buruşturdum. Sanki ilk defa konuşuyormuşum gibi paniklemiştim. Ama dün ne demişti o?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...