11. Bölüm: İstanbul'a Dokunmak

124 3 0
                                    

Meyus/11. Bölüm

"Buradan İstanbul'a dokunamıyorum."

*****

Kayra'dan

Kalın, mavi bir çizgiydi hayal sayfalarımın üzerine çizdiğim tek işaret. O çizginin çizildiği her satırın altından yeni bir hikaye başlıyordu. Ta ki ben o hikayeden de kaçana kadar. Her ne kadar hayatımın parça parça bölümlerden oluşup henüz bir bütün haline gelememiş sayfalardan var olmasından yorulsam da tabiatım böyleydi. Şimdi yarım masallardan oluşan kırık şehrimin gölgesine mavi çizgimi çekiyordum. Bu neden diğerlerinden daha fazla rahatsız etti anlayamamıştım. Her defasında bilinçsizce dolabımın kapağını açıp da içinde bulamadığım mavi kapüşonlumdan dolayı olabilir miydi ki? Yoksa olayın içinde daha yeşil şeyler mi vardı?

Bu içimdeki sebepsiz ve ekliyorum ki –gereksiz- titreme ince, kadınsı bir parmağın çıkışı göstermesiyle birlikte kıvılcımlanmıştı. Belki de bu sefer gittiğim için değil de gitmek zorunda bırakıldığım için böyle hissediyordum. İhtimallerin en köşede bekleyeni ve kriterlerime göre en yırtıcı olanı zihnimde bir görünüp bir kayboldu: Ya da onun bana dediği gibi doyumsuzluğumdan da kaynaklanıyor olabilirdi.

Koca bir insanlığın paraya kölelik yaptığı bu dünyada biraz olsun farklı yaşamaya açgözlülük yapan bir adam olmayı pekala kabul edebilirdim. Yeşil gözlü kız anlamasa da... Etmiştim.

Günlerden bir gün yine o kız yüzünden öfkeyi bir seçenek olarak görmeyen biri olduğum halde onda karar kıldıysam, bana neler olmuştu? Üzerimizdeki etkisini asla kelimelere dökemediğimiz ancak birbirimizi bunun için çığlık çığlığa suçladığımız yarası mı bulaşıyordu bana? Benden doğru şey mi istenmişti? Ya sevmeyi iliklerine kadar yaşadığından bu durumdaysa?

İşte ben bugün bu sorular için buradaydım. Bunun için elimdeki kadehi düşünceli bir şekilde çeviriyordum. Beyaz şarap kadehine kırmızı şarap doldurmuş acemi garsonun elinden aldığımdan beri tek bir yudum almamış, öylece çeviriyordum.

"Aldatıldın galiba?" Ben de uğraşacak bir şeyler arıyordum, kadın. Hoş geldin.

Uğursuz bir gülümsemeyle biraz uzakta benim gibi bar taburesine oturmuş orta yaşlı kadına baktım. "Emin ol, şu anki belirsizlikten daha iyi hissettirirdi."

"Mevzu derin galiba, çocuk. Acıdım." Şimdi o alaycı ifadeyle bakan yüzünün yarısı spot ışıklarıyla aydınlanmış kadına sadece yüzümü değil, tüm bedenimi çevirdim. Gözlerimi kısıp onu rahatsız edici bir ukalalıkla tepeden tırnağa süzdüm. "Acımak demişken... Gelmek istemediğin bir yerde yalnız bırakılmak nasıl bir duygu?"

Pahalı olduğu her halinden belli, taşlı çantayı kaşlarını çatarak geri çekti. "Ne demek istiyorsun?"

"Çantanı kendine çektiğine göre savunma aşamasındasın. Bu da doğru söylediğimi kanıtlar diyorum." Gözlerimle ellerini işaret ettim. "Elbise renginle alakasız ojeler, hiç olmamasına rağmen giyilen dolgu topuk ve özenilmemiş makyaj... Gelmeyi tercih etmediğin ama gelmek zorunda olduğun bir yerde tek başına oturuyorsun. Hislerin karşılıklı," dedim dalga geçer gibi. Doğruluğundan emin olduğum gerçeği yüzüne vuruşum onu olmayan keyfinden de etmeme yol açmıştı.

Kadının yanına gelen ve elini omzuna atan yaşça küçük adam onun yüz ifadesini görünce sorgulayan bir ifadeyle bana baktı. "Merhaba, ben Sedef Hanım'ın korumasıyım. Bir problem mi var?"

Adamın ardından gelen iki siyahlı badigartı görmemiş gibi davranmayı seçerek onların yakın duruşuna göz attım. "Sevgilisi olmak için fazla genç değil misin?"

MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin