13. Bölüm: "Ödeştik"

92 4 0
                                    

Meyus/13. Bölüm

 "Hareket edenin gemi değil de koca İstanbul olduğunu iddia eder gibi bir hayat..."

*****

Başucuma bırakılan iki renkli, oval ilacı avcumun içinden ağız yoluma gönderip özel ölçekli bardağımı kafama diktim. Uyanalı çok olmamıştı ve bu her sabah aç karnına ilaç için içtiğim su midemi bulandırıyordu. İlaçlarımla birlikte burç yorumları var diye takip ettiğim dergi de hizmetlilerce yatağıma bırakılmıştı. Bu haftanın yorumunu okuyacakken tarihi bilmediğimi fark ettim ve yine bu derginin geçen ayki sayısından çıkan seyyar takvimi elime aldım. Gördüğüm sayı kombinasyonları beni bundan tam beş yıl öncesini hatırlamaya itti. 

"İris!" Arkamı döndüğümde Toprak'ın arkadaşlarından kıvırcık, cılız bir çocuğun peşimden koşturduğunu gördüm. Sanırım onun sınıfındaydı. Biraz daha dikkatli bakıp emin olurken çocuğun bana yetiştiğini gördüm ve kolumu tuttuğunu hissettim.

"Efendim?" dedim, aptal bir ifadeyle. Böyle aceleci olması önemli bir şey olduğundan şüphelenmemi sağlamıştı. "Toprak," diye soludu nefes nefese kalmış bir halde.

"Ne oldu Toprak'a?" diye sordum birden çocuğun omuzlarından tutup bana bakmasını sağlamaya çalışırken.

"Yine feci sinirlenmiş. 'Vurmaya kalksam yumruktan ne anlarım, sanatçıyım ben, yolmaya kalksam saçları yok garibimin,' diye söyleniyor. Vallahi bir şey yapacak diye ödümüz patlıyor."

Panikle "Müdüre mi sinirlenmiş?" diye bağırdım. Başını sallarken daha fazla dayanamadı ve dili dışarıdayken karnını tutarak kaldırıma çöktü. Bense yapabileceğimin en iyisiyle koşmaya başladım. Çevredekilerin bana bakması pek önemli değildi, zaten okulun çoğu ortalıkta yoktu. Birden aklıma nerede olduğunu bilmediğim geldi. "Nerede?" diye bağırdım.

"Sanırım sunum salonu 1'de."

Yönümü değiştirerek diğer tarafa doğru koşturmaya başladım. Ona bir şey olacak korkusu aşık olduğumdan beri içimi yakıyordu. Ben, sarsılmaz kız, her haberinde öylece titriyordum.

Önüme çıkan merdivenleri ikişer ikişer tırmandım. En sonunda kapıyı kırar gibi açtığımda karanlığa doğru çekildiğimi hissettim. "Ulan belime dokunan yavşağın..."

Çığlık çığlığa çırpınırken birden ışıklar açıldı ve kendimi salonun en tepesinde buldum. Birkaç ışık efekti yüzüme vuruyordu. Gözlerimi hissedebildiğimde bütün salonun tıklım tıklım olduğunu fark ettim. En öndeki koltukları bazı sevdiğim hocalar doldurmuştu ve sahne tanıdık tanımadık tüm son sınıflarla kaynıyordu. Salonun geri kalanını ise diğer alt sınıflar oluşturuyordu.

"Duydunuz mu, sadece onun resmini çiziyormuş!" Son sınıfların tümü hep bir ağızdan konuştuklarında salon da birden bana döndü. "Ayrıca müdürün belalısı çocuk sadece onun yanında bu kadar delice gülüyormuş."

Ben ne olduğunu kavramaya çalışırken Asya ortaya çıktı ve salona doğru "Müdür onu galiba kıskanıyormuş," diye seslendi. Diğerleri de çoktan "Aaa," diye ortalığı yaygaraya vermişlerdi.

"Her gece onu düşünmeden uyuyamazmış. Artık tablolarında en çok gözlerinin rengini kullanıyormuş."

Koro Asya'yı tamamladı. "Yeşil."

"Aman Yarabbi, çok seviyormuş!" diye bağırdı ardından bayılıyormuş gibi yaparak. Oturanlara seslendi: "Kimmiş o?"

"İris!"

MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin