Meyus/12. Bölüm
"Ben onunla ilgiliydim."
*****
Kayra'nın halkla ilişkiler bölümündeki kızdan çalıp birden aklına geldiğinde bana verdiği çikolatanın son parçasını yuttum.
"Kalkalım mı artık? Neler oldu öğrenmek istiyorum."
"Aslında babam son birkaç dakikadır arayıp duruyor." Kalkmama yardım etmek için elini uzatırken dudağını ısırdı. "Ama..."
Ters bir bakış atarak uzattığı elini tuttum ve devam etmesine olanak tanımadan lafını kestim. "Bu huyundan insanlık olarak nefret ediyoruz."
Asansörü çağırmak için düğmeye bastı. "Peşimden gelen harika ve kocaman bir kitle var desene sen şuna. Müthiş bir haber!" Gözlerimi devirdiğimde bu sefer alaycı konuşmasına kinayeli bir tını kattı. "Gerçi senin peşindekilerin de az olduğu söylenemez."
Başımı düşünceli bir şekilde kaşırken kaşlarım çatılmıştı. "Nasıl yani?"
"Bugüne verdiğin randevu için heyecanla bekleyen bir adam var mesela şehrin başka bir ucunda."
Üslubu yüzünü farklı şekillere sokarken daha hızlı gelmesini dileyerek asansörün düğmesine uzanıp hızlıca çarptım. "Bunu da nereden biliyorsan sanki?!" Kapı açılıp da içine girdiğimizde hem Deha'yı unutmanın hem de onun böyle söyleyişinin utancıyla kıpkırmızıydım.
"Bilmem gereken şeyleri biliyorum."
Ayaklarını omuz genişliğinde yere basmış ve ellerini önünde birleştirmiş dik, tarif edemeyeceğim, arafta kalmış duruşuna göz atıp hemen bakışlarımı yere sabitledim. "Bunu bilmen gerektiğini hiç sanmıyorum."
"Seni seviyor. Denemelisin."
"Evet. Tabi..."
Bir şey diyecekmiş gibi hızla bana döndü fakat bir anda nefesini tutup düşündüğü şeyi söylemekten vazgeçti. Asansörün kapısı açıldığında çoktan zamanı dolmuştu.
*****
Babam, ben yanına gittiğimde kolunu omzuma attı. Bense merakla ona bakıyordum. "Sistem düzeldi mi?"
Keyfi kaçmış gibi elini omzumdan çekip cebine soktu. "Hayır. Bunu kim yapıyorsa gerçekten çok başarılı. Aslında biliyor musun, o elemanı bulup Bartu Bey'in yerine atayacağım." Onun bu gülsem mi ağlasam mı durumuna kıkırdadım. "Herkes dağılıyor. Evlerine gitsinler artık dedim."
"İyi yapmışsın." Uzanıp çantamı aldım ve üzerimdeki salaş hırkanın cebindekileri içine attım. "Biz de çıkalım. Zaten ışıklar da yok."
"Senin işin var galiba?"
"Evet," dedim yüzüm düşerken. "Biraz geç kalabilirim."
"Kendine dikkat et." Başımı sallayıp aceleyle ofisten ayrıldım. Biraz önce içine tıktığım çantamdan telefonumu çıkardığımda Deha'nın birkaç kez aramış ve nerede kaldığımı soran mesajlar atmış olduğunu gördüm. Adımlarımı olabildiğince hızlandırdım ama durumum her halükarda içler acısıydı. Geç kalmamın yanında bir de saçlarım karışmış, gözlerim yorgunluktan farklı hallere girmişti. Holding binasının zemin katına ulaştığımda telefonum titredi. Yeniden Deha sanıp heyheylenmiş telefona bakarken birden şirketteki bütün ışıklar yandı. Fakat aynı anda telefonumun ekranı da kararmıştı. Herkes o anda sahip oldukları elektronik cihazlardan kafalarını kaldırıp dev ekrana kilitlendi.
Oradaki takım elbiseli silueti gördüğümde bir köşedeki babasının büyük ihtimalle telefonlarını açması konusunda çektiği nutuğu bıkkın bir şekilde dinleyen Kayra ve şaşkınlıkla etrafa bakan çalışanlar bir anda yok oldu. Yüzü görünmeyen adamın kulağındaki materyali saniyesinde tanımıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
Genel KurguGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...