Meyus/8. Bölüm
Medyada Semiramis Akay'ın karşısındaki halleri...
*****
Geçen lüks arabaların gürültülü seslerini işitiyordum. Aydınlık, yanağımda can bulan öpücüğün sahibiyle birlikte eteğini toplamış gitmiş, gecenin tüm kıvrımları kuruyan boğazımda beni sinir eden o acıyla aynı anlarda belirginleşmişti. Renkli caddeye kuş bakışıyla bakıyor, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordum. Benim sorunum neydi?
Ayaklarımın altındaki cadde yanardönerli bir kağıdı andırıyordu bana. Gözlerimle aşağıdaki hep beni etkilemiş olan canlı hayatı takip ederken kulağıma aşağıdaki arabaların tahammülsüz kornaları, yüzüme ise mütevazı bir yel çarpıyordu. Beynimse bu sefer öylesine sessizdi ki içimdeki kan akışını ya da nabzımı duyabilecekmişim gibi geliyordu. Bu geceki esmer kadından etkilenmiş olan iç dünyam kepenklerini kapatmış, bir sonraki hamlemi korkuyla bekliyordu. Hayır, bir şey yapamayacak kadar yorgundum. Her bitkinliğimde gözlerimin feri biraz daha güçlü bir şekilde kayboluyordu.
Zenginliğin yüzeyselleştirdiği hayattan nefret ederken şimdi bu caddenin en tepesine dikilmiş binadan ışıkların oradaki el açmış dilenciyi donuk gözlerle izliyorum. Kimseyle bir derdim yok ama herkesten iğrendiğimi hissediyorum. Ve birazcık korkuyorum. Bu Dünya üzerindeki her şey, eksiksiz her şey, acı çekmeye alışabilme yeteneğine sahip. Kalbim... Artık o da alışacak da hissizleşecek diye korkuyorum. Kardeşimin sözleri aklımdan çıkmıyor. Kalbi buz tutmuş gibi davranıyor, deyişindeki acıma kulaklarımda çınlıyor. Ne yapmalıyım?
"Al, bunları giy."
Bana uzanan elin tuttuklarını yavaşça çekip aldım. Yanan gözlerim bana hasta olacağımı haber veriyordu. Levent'in sanki başına kalmışım gibi hasta olduğumda bana bakışı her daim şefkatliydi. Biraz da buna güvenerek sığınmıştım bu eski binaya. Bütün gece o kadının bana hatırlattıklarıyla baş etmeye çalışırken annemle konuşmam iyice yerle bir etmişti beni.
Telefonumun ışıkları yeniden yandı ama sesi çıkmadı bu sefer. Annemin, babamın ve kardeşimin toplam yirmi üç çağrılarında onu sessize almak zorunda kalmıştım.
"Sadece bir cümleye ihtiyaçları var, İris. Burada olduğunu söyle." Levent'i başımla reddettim ve çağrıyı sonlandırdım. Cep telefonum sadece sinirimi daha fazla bozmak için cebime sıkıştırılmış bir bela gibiydi gözümde bu gece. Hayattan bezmiş bir şekilde yalpalayarak Levent'in yatak odasına gitmek için ayağa kalktım. "Semiramis Teyze beni öldürecek, biliyorsun değil mi?" dedi arkamdan. Daimi sadıklığı olan arkadaşım benim bu ani kaçışlarıma alışmıştı ancak gerçekten korkması gereken bir annem vardı. Anormal bir yavaşlıkta ve baygın gözlerle ona döndüm.
"Kudursun."
Şakaklarıma saplanan kazıkların Dünya'ya girmesini istemek bir cemiyet kızına ne kadar yakışabilirse o kadar terbiye seviyesiyle idare ediyordum. Cemiyetin canı cehenneme.
"Bu kadar sinirleneceğin ne yaptı?" Sinirli olmadığımı ikimiz de biliyorduk. Sadece eğer kırgın olduğumu bana yeniden söylerse dağılacağımdan korkuyordu. "Beni seviyormuş gibi yapıyor," dedim sadece. Levent her zaman beni anlama yeteneğine sahip olmuştu ama bu yeteneği ne Kayra kadar ses uyandırıcıydı ne de Kayra'nınki kadar duygusal bir dokunuşa sahipti.
Yatak odasında Kayra'nın seçtiği gösterişli elbiseden kurtuldum. Yatağa, olanlara pasif bir ilgiyle mesafeli durarak duygusal olmayan bir çöküşle oturdum. Artık gerçekten bir duygu sahibi miydim ondan bile emin olamıyordum. Ama tek bir şeyin farkındaydım; annemin zenginlik karşısında eğilip ailesini ve kendisini sanki bir başkası gibi göstermesinden doğan belirgin nefretim büyüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...