Meyus/35. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Mavi - Savdım Sıramı
"Buna kimsenin gücü yetmez."
-----
Aşkın karşısına dikilen hiç kimse veya hiçbir şeyin gücü o aşkı iki kişinin kalbinden almaya yetmez. Unutmayın; kimsenin kalbinize müdahale etme şansı yok. "Buna kimsenin gücü yetmez."
Bu arada şarkıların bölümlerle ilgili olması gerekmiyordu değil mi^^ Çünkü genellikle buraya bir şarkı kondururken sözlerine değil, bendeki anlamlarına bakıyorum. Savdım Sıramı bana en güzel günlerimi hatırlatan çok özel bir parça. Bu bölüm de benim için çok değerli. Belki de içimden bu yüzden böyle geldi.
İyi okumalar;
*****
Korku olmadan heyecanlanmak... Nasıl güzel, nasıl nadide duygulardan biridir. Her insana en az hayatında bir kez denk gelmiştir. Birisi için, bir olay için yaşamışsınızdır.
Yanımda, yamacımda bir sürü insan vardı. Bu, aslında kalabalıkları sevdiğimi anladığım zamanlardan birisiydi. İnsan, insansız yaşayamaz. İster ama yapamaz.
Yüzü, yüzümün dibinde, gözlerini dana gözü gibi görünecek şekilde açmış arkadaşımın "Tuvalete gittin değil mi?" diye içselleştirilmiş konuşmasıyla, her iki dakikada bir ağzıma bir şeyler sokan Defne teyze bu anlattıklarımın en güzel örneğiydi.
"Gittim, Dünya'nın sahip olduğu en güzel çakma kıtası."
İhanete uğramış gibi buruşturduğu suratını kaldırıp indirerek sahip olduğu tüm yüzölçümüne baktı. "Benim ipek kirpiklerimden, gümüş saç tokalarıma kadar her şeyim orijinal, İris. Konuşmalarına dikkat et."
Sırıtarak iki elimle pudralı yanaklarını kavradım ve pek de üzerimdeki İtalyan yapımı, katlı elbiseye yakışmayacak bir şekilde öptüm.
"İris, yemin ederim bugün çarpacağım sana bir tane! Makyajımı bozmak üzeresin. O dudaklarına bulaşan her bir toz taneciğine bir servet ödüyorum ben. Ayrıca..." Eğilerek gözlerimi inceledi. Topukları benden daha yüksekti. "Sen kirpiklerini takmamışsın!"
"Benim zaten kirpiklerim var!"
Defne teyze neredeyse koşturarak yanımıza geldi, elindeki kirpik paketiyle. "Olur mu öyle şey, canım! Bugün büyük gün."
Orta yaşlı kadından beklenmeyecek bir kararlılık ve enerjiyle beni aynanın karşısına oturttu zorla. Artık gerçekten yorulduğumu hissederek sitem ettim. "Defne teyze, ne oluyor kuzum size? Birkaç gündür bir hizmetçiliğimi yapmadığınız kaldı. O kadar da iyi bir ilişkimiz olduğunu bilmiyordum."
"Sen oğlumu İstanbul'da tutan kişisin. Beni yeniden özlemlerle boğuşmaktan kurtardın. Kayra, sen varken yalnızca bir kere ortadan kayboldu."
"Kaç kere kaybolması gerekiyordu?" diye sordum, Asya ile göz göze gelirken. Yüzümde 'bunlar nasıl bir yaşantıya sahip' ifadesi vardı.
"Normal şartlarda şimdiye terk edilmiştin." İç çekti. "Buna kimsenin gücü yetmez."
Aklıma az kalsın gerçekten de gidiyor oluşu gelince içim ürperdi ama burada olduğunu bilmek keyfimi kaçırmaması için yeterliydi. Defne teyze eğilerek elindekileri bana taktı. "İris. Oğlum sana aşık oldu."
Odamın kapısı açılıp da annemle kardeşim içeri girdiklerinde kulak misafiri oldukları annemin "Yan odada bir oraya bir buraya dolanmasından ve sürekli Levent'e nasıl göründüğünü sormasından belli zaten," demesiyle anlaşıldı.
Gülümsedim. "Öyle mi?"
Artemis ima içeren bakışlarıyla baktı. "Öyle."
Asya ile kol kola girerek "O zaman biz hazırız!" diye bağırdık ve üçünün de karşısına dikildik. Fotoğraflarımız çekilirken en parlak gülüşlere sahiptik.
Milano'da diktirip buraya kadar geldiğimiz elbiselerimiz sadece bir araçtı. Basit bir hayal dışında benim için çok bir şey ifade etmiyordu. Beni asıl heyecanlandıran şey; aynı üniversitede okuduğum en yakın arkadaşım ve hayatıma dokunmuş iki adamla birlikte mezuniyet balomuza gidecek olmamdı.
Odamdaki insanlar bilerek çıkıp gittiğinde Kayra'nın artık gerçekten sabırsızlandığını ve çaktırmasalar da haber gönderip yalnız kalmamı sağladığını fark etmiştim. Dökümlü eteklerim odamın halısının üzerinde yol alırken oradan oraya heyecanlı adımlar atıyordum. Biraz sonra kapı nazikçe çalındı ve Kayra içeri girdi.
Onu görmek için durdum.
Sonunda yalnız kalışımız çok garip olmuştu gerçeği söylemek gerekirse. Birbirimize, bize göre olmayan, anormal, bir sessizlikte bakmış ve öylece kalakalmıştık. Gerçekten özel dikim olduğu çok belli olan atlas yakalı takımı onu çok yakışıklı kılmıştı. Ayrıca tıraş olmuştu.
Ama ben ona, bana bakarken başını yana eğmesi yüzünden aşık olmuştum.
"Kusursuzsun," diyerek sessizliği bozan kişi, o olmuştu. Gözleri simsiyah bir mücevher gibi parlıyordu.
"Işıktandır," dedim ben de, utangaç bir gülümsemeyle.
Öyle bir başını sallayıp "Hayır," deyişi vardı ki, bir şeye tüm kalbinle inanmanın ne olduğunu yeniden ve yeniden anladım.
"Sen de çok yakışıklısın."
Bundan çok daha fazlasını düşünüyordum ama söyleyebilmekte pek de iyi değildim. Ona olan bakışlarımdan anlamasını umdum.
"E, orası öyle."
Normale döndüğümüzü hissederken kahkaha attım. Birkaç acelesiz ve küçük adım attı. Elleri arkasında bağlıyken gözlerindeki muzip ifade nefesimi kesiyordu. Hemen karşımda durdu ve son bir kez baktıktan sonra gözlerini kapatıp alnıma bir öpücük kondurdu.
Parfüm kokusunu hissederek kollarımı boynuna doladım. "Bugünü seninle yaşadığımdan dolayı çok şanslıyım."
"İnanılabilirliği olmayan bir şeyi olabilir kıldın. Bence en büyük şansımız bu..." Koluna girmemi sağladı. "Hadi aşağı inelim, bizimkileri daha fazla bekletmeden."
Aşağıda bizi izleyen gözlere gülümseyip arabalara dağıldık. Hayatımın gecesi şimdi başlıyordu.
Bölüm Sonu
Normal, huzurlu, monoton bölümler yazamıyorum. Son cümle bunun bir fragmanı niteliğinde galiba. Bir dahaki bölümlere aşığım. Artık sahne arkasındakiler de oyunda yer almak üzere.
Bu arada bir şeyler keşfettim! Instagram kullanmaya bayılıyorum ve orada karşılaştıklarım bana hayatın nasıl da objektiflerle değişebileceğini gösteriyor.
Ve an itibariyle bizimkiler.
Açıkçası keşfettiğim bu çifti temsili İris Akay ve Kayra Erez ilan ediyorum. Bir de sanırım bu bölümlerle ilgili galeriler düzenlemeye karar verdim.
Belki bir sürpriz yaparım^^
-Mavi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...