Meyus/36. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Berkay - Ömrümün Geri Kalanı
"İçinde binlerce hikaye taşıyan biz. El ele vermiştik."
*****
Hiçbir şey bilmemek çok garip değil midir aslında? Geleceğinle ilgili en ufak bir fikrinin olmaması. Bundan iki saniye sonra kendi isteğinle yapacağın bir şeyi bile ön görememek mesela...
O geceye baktığımda hala aynı şeyi düşünürüm. İyi ki bilmiyordum. Bilseydim eğer, yaşanmaması için elimden gelen her şeyi yapardım. Ve daha da önemlisi büyük bir hatanın kucağına düşmüş olurdum.
O gece, hayatımda izler bırakan adam, o izleri bir bir silmeye geliyordu.
....
Karşımıza hep devasa kapılar çıktı. Bunları atlatmak için bir sürü mücadeleler verdik. Şimdiyse bu bahsettiğim kapıların gerçek olanlarının karşısında duruyorduk. Bu sefer gösterdiğimiz çabaların bir karşılığı olarak burada duruyorduk.
Pek bir özelliği yoktu aslında. Ancak, diyordum ya bu mezuniyet balosu da hayallerin bir parçasıydı. Kabarık elbiseler giymek ve sevdiğin insanın kolunda mutlu olduğunu hissetmek bu geceyi çok daha özel kılan şeylerdi.
Kayra benim sevgilim değildi. Sevdiğim insandı.
İsmimizi sormaya gerek duymadılar. Arkasından müzikler yükselen bahsettiğim kapılar bizim için aralandı.
İstanbul'da bir yalıda yapılan balo, karakteristik özelliklerini A'dan Z'ye taşıyordu. Tavanlarındaki oymalar, duvarlarındaki aydınlatılmış nişler, göz alıcı insanlar, orkestra. Ve biz.
İçinde binlerce hikaye taşıyan biz. El ele vermiştik. Bu hep hatırlayacağım bir detay olacaktı.
Bütün gece hiç durmadan dans ettikten sonra gösterişli avizelerin altından geçerek yalının orta katındaki denize bakan terasına çıktık. Yalnızca ikimizin olması adeta bir mucizeydi. Elimizdeki kadehleri korkuluğun üzerine koyduktan sonra manzarayı umursamayarak birbirimizi izledik.
Kalbim, göğüs kafesime sığmıyormuş gibi atıyordu. Bir yandan varlığına, bir yandan da varlığına alışmama seviniyordum. Sanki kafesi açılmış bir kuştum. Bana, özgürlüğümü hediye edecek kadar değer gördüğümü hissettiriyordu Kayra.
Beni gerçekten önemsemeyen bir adamın daha eline düşseydim ne olurdu hiç bilmiyordum. Ama buradaydı ve beni kurtarmıştı işte. Benim için evime gelip camımı kırmış, okuluma girip derslerimi sabote etmişti.
Bir başkası yapmazdı.
"Yeşil gözlerin İstanbul'un karşısında o kadar güzelleşiyor ki..."
Uzanıp elimi tuttuğunda daldığım köşeli yüz hatlarına bilinçli bakmaya başladım. "Bunun sebebi sensin."
"Haklısın," dedi, gülümseyip. "İnsanı güzelleştiren iki şey vardır; birisi sevdiği insan diğeri de yaşamak istediği şehir. Eğer ikisi de aynı yerdeyse tamamlanmış demektir."
"Eksiksizim."
Biraz daha yaklaşarak saçlarımı okşadı. Sonra da eğildi ve dudaklarımızı birleştirdi. İçimizden geldiği gibi oluyordu her şey. Bunun böyle sürmesini arzuladık anın büyüsünde kaybolarak.
Bizi ayırarak, aynı benim gibi "Eksiksizim," dedi sonra. Başımı omzuna yaslayarak kayıp sevgisini bulduğum şehre göz gezdirdim. Gelen yazın, zorlayıcı olmayan esintisi keyif verici bir tınıdaydı. Seçebildiğim ışıklar ise cesurca parlıyor, hiç sönmeyecekmişçesine yanıyorlardı.
Duyduğumuz adım sesleriyle geriye döndük. Levent, Asya'nın elini tutmuştu. Bizi görünce yüz ifadesi yumuşadı. "Aradığımızı bulduk."
Çenemle ellerini işaret ettim. "Hayırdır? Birbirinizi mi?"
Kayra kötü bir espriymişçesine alnını kırıştırırken hafif korkuyla baktı Asya, Levent'in yüzüne. Vereceği cevaptan endişe ediyordu ama buna gerek yoktu. Ben arkadaşımın yüzünden ne söyleyeceğini anlamıştım.
"Evet," diye cevap verdikten sonra kıza baktı. "Hep hatamın cefasını çekeceğini düşünürdüm ama aslında yanlış kişi yüzünden doğru kişiyi bulmuştum... Bu yüzden kendimi affettim."
Asya'nın gözleri parıldadı. "Ben mi?"
Levent yakışıklı yüzüyle göz alıcı şekilde gülümsedi. "Sen."
Kayra, mutlu bir son izlememizin verdiği o tatlı duyguyla elimi tuttu. "Hadi başka bir yere gidelim. Sonra da ikinizin hikâyesini uzun uzun dinleriz."
"Melodi'nin dedikodusunu da yapar mıyız?"
"Yaparız be!" dedim coşkuyla. Levent ilk önce kızgın kızgın bakmaya çalışsa da bize dayanamadı ve gülümsedi.
"Bizim arabamız otoparkın diğer ucunda. O yüzden önden gidiyoruz. Önlü arkalı süreriz."
"Tamam, hadi kaybolun."
Kayra'yla bakıştık ve ben topuklularımı çıkarttığım gibi kahkahalar atarak koşa koşa merdivenlerden indik. Kimseye sormadan, kimseye söylemeden özgürce çıkıp gittik. Vale de istemedik. Her şeyde yalnızca ikimiz olmalı ve kimseyi beklememeliydik. Bazen birbirimizi bile.
Yeşil Mercedes'in ışığı Kayra'nın anahtarıyla aydınlandığında henüz arabanın yanına varamamıştık. Eksik aydınlatmalı otoparkın içinden bir yerden ürkütücü derecede sakin adımlarla çıkan bir adam gördük.
Fazla uzakta değildi. Kim olduğunu seçince dehşetle donakaldım. Geceden kalan bütün gülüşlerim yüzümden silindi. O adam buradaydı işte. Hayatımda izler bırakan o adam, o izleri bir bir silmeye gelmişti.
Bölüm Sonu
Ve sıra perde arkasındakilerde! (Millet bu arada diğer hikayem Kuğu'nun ilk bölümünü yayınladım. Profilimi kontrol edin^^ )
-Mavi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
General FictionGeçmişin kucağında derin bir uykuya yatırılmış, bugüne gözleri kapalı bir kızdım ben. Peşimden gelen bir hayaletle yaşamaya muhtaç edilmiştim. Ay'ın denize düşen ışıklı gölgesine tutuşturulmuş bir hayatla oradan oraya savruluyorken bir gece o parlak...