Ben bile bu kadar çabuk yazmama şaşırdım :D Uzun süredir yazmamamın telafisi olmaz ama iyi okumalar :D
Bu sefer telefonu açtım. Geçen seferkine göre ses daha netti ve daha korkutucu. "Birisine iletmeni istediğim bir mesajım var." dedi.
Konuşmadım gerçekten tehlikedeymiş gibi hissediyordum. "Kime bulaştığına dikkat et. Bunu ona ilet." dedi. Her kimse iyice saçmalamıştı telefonu suratına kapattım. Bu nasıl bir oyundu. İçimden bir ses bu Zülal'in işi değil diyordu. Onun olmasını ilk defa bu kadar çok istiyordum. Altan Ağa'nın kavga edip geldiği geceyi hatırladım. Yüzü kanlar içindeydi. Umarım başı dertte değildir.Telefon konusunu Altan Ağa'ya söylemeli miydim bilmiyorum. Bu iş beni de korkutmaya başlamıştı burnumuzun dibine kadar gelmişlerdi. Yapabilecekleri konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ya yine ararsa daha da önemlisi ya buraya gelirse. Hem neden Altan Ağa'yı değil de beni aramıştı.
Aşağı indim ve Zülal'in yanına oturdum yine televizyon izliyordu. "Abimin yanına gelen adamı tanıyor musun?"
"Hayır yüzünü görmedim."
"Abimin de üstü ıslaktı ve bahçenin de."
"Evet." dedim gözümü televizyondan ayırmadan. Ne soracağını biliyordum ve lafı dolandırmasından nefret ediyordum.
"Su savaşı mı yaptınız?"
"Hayır o benden öç aldı diyelim."
"Haa. Bende şaşırmıştım abim böyle şeyler yapmaz diye."Konuyu değiştirmek için "Yemekte ne istersin?" diye sordum koltuktan kalkarken.
"Mercimek çorbası, pilav, mantı."En azından bir şeylerle uğraşırken kafam meşgul oluyordu.
Yemek hazır olduğunda Altan Ağa da yeni gelmişti. Yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyordu ifadesizdi. Benim sormak istediğim ama cesaret edemediğim soruyu Zülal sormuştu. "Bugün gelen adam kimdi abi?"
"Seni ilgilendirmez." tam olarak bu yüzden sormaya cesaret edemiyordum işte.
"Dicle yemekleri dolaba koy." daha yemeden doydu herhalde.
"Dışarı çıkıyoruz." dedi. İstemsiz olarak yüzüm asıldı tek başıma kalmak istemiyordum. Normalde korkmazdım ama son olanlardan sonra korkuyordum. Dolaba falan saklansam nasıl olurdu acaba. Onlar gelene kadar hayatta kalırdım en azından. Yemekleri Altan Ağa'nın dediği gibi dolaba koydum. O kadar yemek hazırladım bir dahaki öğüne başka yemek yapmam gerekiyordu. Her neyse onlar gidince ben yerdim birazcık.
Zülal hazırlanmış ve aşağı inmişti Altan Ağa da dışarıdaydı. Dolaptan mantıyı çıkarttım ve tabağa koymaya gerek duymadan kaşıklamaya başladım. Kibarlıkta bir yerden sonra sıkıcı oluyordu.
Kaşığı doldurdum ağzıma götürüyordum ki Altan Ağa eve girdi yemeği hemencecik yuttum. Tabağı hemen masaya koydum.
"Nerdesin kızım sen?" ağzım dolu olduğu için cevap verememiştim.
"Hazırlanmamışsın bile." Ne hazırlanması bende mi gidecektim. Kapıdan çıkarken "Çabuk ol." dediğini duydum. O çıktıktan sonra ardı ardına öksürdüm az kalsın boğuluyordum. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve çantamı alıp aşağı indim. İkiside arabada beni bekliyordu. Zülal öne oturmuştu bu yüzden arkaya oturdum.
"Abi beni kırmadığın için teşekkür ederim.""Burada son günlerin öyle değil mi? Boşuna gelmemiş olursun."
"Aslında seninle konuşmam gereken bir konu var."
"Ne söyleyeceksen söyle."
"Ben üniversiteyi İstanbul'da okumak istiyorum."
"Evet bende astronot olmak istiyorum."
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Zülal bu konu hakkında daha konuşmadı.
Bana iyi davranmasının sebebini şimdi daha iyi anlıyordum. Asıl amacı burada abisiyle birlikte kalmaktı. Bu yüzden onun istediği gibi davranıyordu. Bu yüzden benimle iyi geçiriyordu. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomanceDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...