Arkadaşlar kopukluk olmaması için önceki bölümü tekrar okumanızı tavsiye ediyorum.
Sessizlik bir yalandı çünkü tüm dünyanın birikmiş pisliğini örtüyordu. Stefan Zweig
Ben, ruhunda yeni yarayı almış küçük kız, neden hâlâ sonsuza kadar yok olmadığımı düşünüyordum. Ruhum ilk kez kanadığında varlığını her zaman hissettiren ufak bir yara izi kalmıştı. İkinci kez kanadığında nefesimin kesildiğini, yaşamadığımı hissettim hiçbir şeyin anlamı yoktu sanki. Peki ya kapanmayan yaraların üstüne bir yara daha alırsa bu sonu olmaz mıydı? Ne diye yaşıyordu, daha kaç kişi benden gidecekti, neyin diyetini ödüyordum?
Kime kızıyordum ki ben yapmıştım benim yüzümdendi işte suçlayacak kimse yoktu. Ben lanetliydim kime dokunsam zehrimi akıtıyordum.
Birini kalbinden çıkarmadan uğurlamak ne demekti artık anlıyordum. Altan'dan ayrı olmayı istediğim zamanlar olmuştu ama hiçbirinde ona gerçekten veda etmemiştim. Bana kızıp bağırsa ortalığı dağısta bu kadar üzülmezdim beni vicdanımın sesiyle yalnız bırakmıştı. Beni görmeye bile tahammül yoktu bunun anlamını biliyordum.
Hiçbir şeye odaklanamıyordum, yapmak istediğim gitmek istediğim bir yer yoktu yalnızca kaçmak istiyordum yok olmak, ama bu mümkün değildi üstüme üstüme gelen bu şehirin tüm sokakları ona çıkıyordu.
Kendimden kaçmadığım sürece ondan da kaçamazdım nereye gidersem gideyim benimle olacaktı. Gözlerimi kapattığımda onun hayalini görecektim.
Bu kadar acıtacağını bilmiyordum bilseydim onunla İstanbul'a gitmezdim ne kadar sefil bir hayat yaşayacak olsamda burada kalmayı tercih ederdim.
Kendimden bile gizlemeye çalıştığım göz yaşlarım nefes almamı engelliyordu boğulacak gibi hissettiğimde ağzımda tutmaya çalıştığım hıçkırığımı serbest bıraktım. Çocuklar gibi ağlamak istiyordum bu ayıp mıydı?
Bir saattir duraklamadan yürüyordum, izbe sokakların içinden geçip merkeze çıktığımın yeni farkına varmıştım. İnsanların garip bakışları eşliğinde ilerlemeye devam ettim. Büyük bir ağacın altında oturabileceğim bir yer bulmuşum sakin bir yerdi.
Bacaklarımı hafifçe karnıma çekerek banka uzandım bir müddet öyleyce gökyüzüne baktım. Sanki gökyüzü aynı gökyüzü değildi soğuk aynı soğuk değildi hepsinden önemlisi ben aynı değildim.'Ramiz'e beni istediği yere bugün götürebilceğini söyle."
Altan'dan gelen mesajı gördüğümde bir şey umduğumdan olmasa da elimde olmadan heyecanlanmıştım.
Elimi kalbimden çektiğimde mesajın içeriğine odaklanabilmiştim.Hiçbir şey düşünmedim ne iyi ne de kötü tek bildiğim söylediğini yapmam gerektiğiydi.
Banktan kalkıp volta atmaya başladım bir yandan Ramiz'in numarasını arıyordum. Kayıtlı olmadığı için bulmakta zorlanmıştım.
Telefon birkaç kez çaldıktan sonra açtı.
"Beni şaşırtıyorsun gelinim."
Tiksiniyordum midemi bulandırıyordu.
"Altan'ı bugün getirebilirim.""Demek kendini kanıtlamaya karar verdin. Güzel. O zaman sana ufak bir kolaylık sağlayabilirim yarını beklemeye gerek yok. İki saatin var."
"Ama..."
"İki saat. Ona kendine zarar vereceğini söyle böylece daha anlamlı olur"
Adresi söyleyip telefonu kapatmıştı. Altan'ı aramaya cesaret edemiyordum bu yüzden mesaj atmaya karar verdim. Herhangi bir cevap alamamıştım yapacak bir şeyim de yoktu. İçim hiç rahat değildi Altan, Ramiz'in yanına gidince ne olacaktı?
Ramiz sadece beni denemek mi istemişti? Hiçbir şey mantıklı gelmemeye başlamıştı zaten bu zamana kadar olan her şey saçmalıktı.
Bitmeyecek miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomanceDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...