6. Bölüm

13.9K 361 16
                                    

Üzerimdeki bitkinliği atmak için erken uyumuştum ama uyandığımda hiç dinç hissetmiyordum aksine her yerim ağrıyordu. Çok geçmeden bunun neredeyse öğlene kadar uyumamdam kaynaklandığını anladım.
Uyuşuk adımlarla banyoya doğru gittim aynada yansımamı görmemle birlikte irkildim gözlerim Gollum'un gözlerine benzemişti bütün gün bu şekilde gezemezdim. Elimi yüzümü yıkadım ve dolaptan tarağı alıp kabaran saçlarımı dindirmeye çalıştım. Saçlarım normalde dalgalı olduğu için tarayınca olduğundan biraz daha kabardı böyle kendime gelemeyeceğimi anladığımda duş almaya karar verdim. Normalde üşümemem için annem bana maşrafayla su dökerdi ama yaz ayında olduğumuz için kendim yıkanıyordum.

Banyoya girip kısa bir duş aldıktan sonra rahatlamış bir şekilde üzerimi giyindim. Dün yaşananlar aklımdan çıkmıyordu Zülal'in beni herkesin içinde aşağılamasını, yapmadığım bir şey için nasıl utandığımı ve
elbiseyi yırttığı anı unutamıyordum. Bugün de maskemi takıp rolümü oynayacaktım artık rutin haline gelen hayatımda en iyi yaptığım şey buydu.

Annem hâlâ mutfakta olmalıydı beni ona yardım etmem için de uyandırmamıştı yanına gittim beni fark edince gülümsedi ve "Günaydın benim uykucu kızım." dedi. Günaydını dalga geçer gibi söylemişti. "Günaydın." dedim ikisine de bakarak.
Hamide teyzeyle birlikte çay içiyordu onların yanına gittim ve kendime çay koydum, dolabı açıp içinden birkaç kahvaltılık aldım. Annem ayaküstü kahvaltı yapmama çok kızardı ama zamanla o da alışmıştı.

Hamide Teyze anneme hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu ama annem pasif bir şekilde dinliyordu ya da dinliyor gibi görünüyordu. Karnımı doyurur doyurmaz oyalanmadan bahçeye çıktım. Allah'tan bahçede kimse yoktu onların imalarını çekebileceğimi sanmıyordum.
Sandalyelerden birine oturdum ve derince nefes aldım bugün hava çok sıcaktı bu nedenle bahçede durmak ayrı bir eziyete dönmüştü.
Havanın bu kadar sıcak olması ve henüz buraya gelmemiş kara bulutlar yağmurun habercisiydi.

Altan Ağa sırtında spor bir çantayla arabasına doğru gidiyordu acelesi varmış gibi görünüyordu. Son olanlardan sonra bir daha konuşmamıştık aslında dalaşmamıştık desem daha iyi olurdu zaten bu aralar herkes ben yokmuşum gibi davranıyordu bu benim de işime geliyordu sürekli yapmadığım bir şey yüzünden suçlanmayı kimse istemezdi.

Tüm bunları anlatıp içimi dökebileceğim bir dosta sahip değildim küçücük bir dünyam vardı sosyalleşebileceğim tek yer okuldu ama orada da bana hitap eden bir ortam yoktu daha kötüsü sır verebileceğim bir arkadaşım yoktu.
Annem beni kazandığım okula gönderseydi belki böyle olmazdı ilgileri benimle aynı olan arkadaşlar edinebilirdim.

Düşüncelerimden arabanın sesiyle sıyrıldım ve yeterince hava aldığımı düşünerek odama geçtim.
Annem odadaydı geldiğimi görünce ayağa kalktı ve "Üstüne hırka al da mutfağa gel." dedi.
Nedenini sormamıştım ama havanın sıcak olmasına rağmen hırkamı giymemi istemesinin sebebini anlamamıştım. Yine de annemi ikiletmeden üstüme hırkamı aldım ve mutfağa geçtim.
Annem bir sepetin içine kapalı kaplarla yemek koyuyordu piknik yapmak için uygun bir gün olmasa da sevinmiştim.
Mutlu olduğumu görünce "Üzgünüm ama bunlar bizim için değil." dedi.
O zaman beni niye çağırmıştı ki?
"O halde kimin için Rahşan ile Zülal piknik mi yapacaklar?"
"Altan Ağa bağ evine gidiyor ona götürülecek. Zülal'i de merkezden alacakmış."
Yüzümü buruşturup "Benimle ne ilgisi var?" dedim. Annem bıkkın bir şekilde "Onlara hizmet edeceksin sonra da Hikmet Amcan seni alacak."
Huzurum kaçmıştı o küçücük yerde yalnız kalabileceğim bir yer bile yoktu bu da demek oluyordu ki ikisi de iğnelemeleriyle beni öldürebilirdi. Gözümde canlanan sahnenin dehşetiyle itiraz ettim.
"Anne ben gitmesem." Annem bana anlayışsız biriymişim gibi bakarak
"Safiye Hanım öyle dedi kızım, hem hava almış olursun." dedi. Beni başından savmaya çalışıyormuş gibi hissettirmişti. Ona ayak bağı olduğumu hiç sanmıyordum ama çok uzatmadım ve sepeti koluma takıp Hikmet Amca'nın yanına gittim. Hikmet Amca beni görünce tebessüm edip arabaya bindi Hikmet Amca babamla, babam Ramiz'in şöförlüğünü yaparken tanışıp arkadaş olmuşlardı şimdi o Ramiz'in şöförüydü. Arka koltuğa geçtim ve bağ evine yol aldık Hikmet Amca beni severdi babamın emaneti olarak görürdü ben küçükken onu her gördüğümde oyun oynardık eski günleri hatırlamak beni gülümsetmişti. Bağ evi buranın sıcağından kurtulmak için en akıllıca tercihti. Varmamıza az kalmış olmalıydı yarım saate yakın bir süredir arabadaydık.

KİMSESİZ #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin